Bugün bir toplum gerçeğinden bahsetmeye çalışacağız. Ekranların ilginç görüntülere sahne olduğunu hemen her gün görmekteyiz. Öyle hadiseler görüp, işitiyoruz ki akıl alır gibi değil! Kendimizi “Biz ne ara böyle olduk?” gibi sorular sormaktan alamıyoruz. Gündüz kuşağı programlarında ayrı fecaatler, akşam haberlerinde gündüzden kalan deforme faaliyetinin devamı niteliğinde toplum dejenerasyonu… Anlamakta zorlandığımız ilginç, trajik, yüz kızartıcı hikâyeler izlemekten gına geldiğimiz nice hezimet dolu, buhranlı ve bir o kadar iğdiş eden yaşanmışlıklar… “Hadi canım! O kadarda olmaz!” ifadesi dilimize pelesenk olmuş durumda. Ve korkarız ki durum daha da vahim bir hal almaya devam etmekte. Çünkü, sıradanlaşmışlığımız her şeyi de sıradanlaştırdı. Her ne kadar bu olumsuz hayat şartları devam ediyor olsa da insanın eğitimi ve yaşantısı da bu düzlemde -Düz olmasa da- devam etmekte.
Her fırsatta “Toplumun yapıtaşı, bireydir.” ifadesini kullanmaktayız. Tamam da yukarıda bahsettiğimiz durumların oluşmasındaki başrol ve en önemli faktör olan bireyin yapı taşı nedir? Evet, bu soruyu sorduğumuzda cevaplar çok çeşitli kulvarlara evrilmekte maalesef! En genel ifadesiyle bireyin yapıtaşı DEĞERLERidir. “Yolcuyu bineği kuşatır vurulmuşsa eğeri. İnsanı insan yaşatır verilmişse değeri.” Değer bireyi, birey değeri yaşatır. Bireyin kabul ve tasvip ettiği kavramlar toplumun mamur olmasını sağlayan temel unsurlardır. Bu unsurlardan bazıları bireyin psikolojik yeterlilik, haz ve daha da önemlisi aidiyetini oluşturması bakımından çok önemlidir. Kimi somut kimi soyut olan bu unsurların başında hiç şüphesiz birey ile toplum arasındaki en önemli köprülerden biri de Müziktir. Müzik; ait olduğu toplumun duygu ve düşünce öğelerini yansıtarak, duygudaşlık kimliğinin oluşmasına olanak sağlayan bir anlayışın ürünüdür. Bu bakımdan her toplum bir müzik kimliği-anlayışı bulunmaktadır. Bu anlayışın bireye kazandırılmış olması, yaşanılan toplumun bireyi kendine çeken temel argümanlarındandır. Yani birey dinlediği soyut bir eseri toplumun bu tür öğretileri ile somut bir hale getirerek kendisinde değer ve değerler bütününü oluşturmaktadır. Bu şuur, bireyi sadece melodik olarak değil, fonetik (sözsel) açıdan da bulunduğu noktanın farkına varmasına ve daha da ilerlemesine yardımcı olmaktadır. Söz ve Melodi’nin kardeşliği, toplumsal kardeşlikle eşgüdüm içerisindedir. Örneğin bir bestekâr yaşadığı coğrafyanın dil ve edebi unsurlarını içerisinde barındıran bir eser ortaya koyduğunda. O eserin sözleri kadar melodik formu da o yörenin nağmelerini barındırması ve toplumun ilgisini çekmesi bakımından önem arz etmektedir. Müziği, insanları kimlikleriyle buluşturan bir nevi alt kimlik olarak da ifade edebiliriz.
Konu müzik olunca Türk Müziği özelinde yapılan çalışma ve değerlendirmelere bakıyoruz. Günümüz insanının Türk Müziğine bakışındaki önyargı ve ilgisizlik, müziğimizden uzak kalınmasına ve yeterince anlaşılamamasına sebep olmaktadır. Eğitim sistemimizin, ülkemizin müzik motiflerine sıkı sıkıya bağlı formal yaklaşımlarına her zamankinden daha çok ihtiyacımızın olduğu bir süreçte yenilenen eğitim programlarıyla nispeten görmeye başladığımız bir düzelme görülmektedir. Lakin, bu yenilik çalışmalarına daha çok önem verilmeli ve takibinin yapılması gerekmektedir. Başta çocuklarımız olmak üzere genç zihinleri ve algıları hemen her türlü dış etkenlere müsait olan gençlerimizi bu konuda yalız bırakmamalıyız. Ve az önce de ifade ettiğimiz gibi bu konuyu devlet politikası dahilinde çözümlemeye çalışmalıyız. Zira, İnsanımızın müziğimize yönelişindeki ivmenin bir Devlet politikası dahilinde yapılması gerektiği yapılan gözlemler neticesinde ortaya çıkmaktadır.
Ülkemizin gelecek nesillerinin izlediği yerli filmlerde ve çocukların takip ettikleri çizgi filmlerde müzik unsurunun milli ve manevi değerlerle eş güdüm içerisinde bir yol belirlemesi gerekmektedir. Türk Müziği geleneğimizin; geleneksel olgularına ve folklorik öğelerine ait değerlerinin yaşatılmasına, böylelikle de toplum olma bilincinin kuvvetlenmesine yardımcı olması bakımından bu konu önem arz etmektedir. Bireylerin kendine ait müzik anlayışlarına ilgisizliklerinden kaynaklanan boşluğun farklı kültürel dayatmalar ve dejenere faaliyetlerinin önüne geçebileceğini ön görülmekteyiz. Bu unsurların önemsenmesi ile beraber, yarını kazanmak adına bugününü heba eden genç dimağlarımızın üzerimizde olan veballerinden kendimizi arındırmalıyız.
Selam ve Dua ile…