Yaratmak Nedir ? - 2

Bir önceki yazımızda, “yaratma” sıfatının mecazen insana verilmesini uygun bulmadığımızı söylemiştik. İnsanın yaratmasıyla Allah (C.C.)’ın yaratması arasında, yokla, var arasındaki kadar fark vardır. Bu büyük farkın, farkına varamayanlar,yarattım diyenler, büyük bir hataya düşerler. Halbuki, Allah’ın yaratmasıyla kulun yaratması arasında fark vardır. Allah’ın yaratması yoktan var etmesi, kulun söylediği yaratması da var olana şekil vermesi demektir...

Bir mobilyacı ağaç yaratamaz. Ama yaratılmış ağaçlardan güzel mobilyalar yapabilir. Buna yarattım derse, yoktan yaratmış olamaz. Belki var olan ağaçtan güzel şekiller yapmış, kendi ifadesiyle yaratmış olur...

Allah (C.C.)’dan başka yaratıcı yoktur. Her var olanı, O yaratmıştır. Maddeleri hareket ettirir, yerlerini değiştirir. Bir zamandan, başka zamana götürür. Bir halden başka hale döndürür. Akıllara hayret verecek şeyler yaratır. Bir damla nutfeden ve görülemeyen spermatozoidden bir olgun insan yaratır. Hz.Nuh (A.S.) gibi bir peygamberden, asi, kâfir ve ahmak bir oğul yaratır. Ebu Cehil gibi taş yürekli, örümcek kafalı bir kâfirden, Hazret-i İkrime gibi bir mü’min oğul yaratır. En küçük zerre olan, mikroskopta bile görülemeyen atomun derinliğinde; çekirdeğinde, dağları deviren nükleer kuvvetler yaratır. Şeker pancarında şeker yaratır. Yaprakta fotosentez, özümleme kuvveti yaratır. Arıda bal yaratır.

Cansız yumurtada, canlı hayvan yaratır. Çiçeklerde güzel kokular, esanslar yaratır. Kuru ağaçta, yapraklar, çiçekler, meyveler yaratır. Su içinde hayvanlar, çiçekler, ağaçlar yaratır. Acı su içinde, tatlı su yaratır. Kimya reaksiyonları ve nice fizik ve kimya özelliklerini yaratır. Toprağı bitki haline, bitkiyi hayvan haline döndürür. İnsanları, hayvanları çürütüp toprağa, su ve gazlara döndürür. Her şeyin tersini de yaptığı gibi, bunun da ters, geri dönen halini yaratır. Bu kâinat fabrikasında her şeyi, hesaplı, düzenli yaratır. Güneş sisteminin helyum ve hidrojenden oluşan, sistemin en ağır bir gaz devi olan Jüpiter’i yaratır.Bu devin ağırlığı;

1.898.130.000.000. 000.000.000.000.000 kilogramdır. Beş gram ağırlığındaki sivrisineği yaratır. Gelişigüzel, yıkıcı, bozucu görünen değişmelerin, hepsinin de çok hesaplı, çok ahenkli bağlılıklar, akıllara hayret veren bir düzen içinde yaratıldığı, günden güne çok daha iyi anlaşılmaktadır.

13.8 milyar yıl önce, Bin Bang‘ı ( büyük patlama) yaratarak o korkunç ateş kümesinden, 4.5 milyar yıl önce dünyayı ve dünya üzerindeki ; denizleri, nehirleri, dağları,ağaçları, bitkileri, hayvanları ve insanları ve herşeyi yaratan O’dur. İşte, yaratmak budur.

Vücûd kökünden îcâd da “varlık vermek, örneksiz yaratmak” anlamında daha çok kâinatın yaratılışı bağlamında sıkça kullanılan felsefe terimlerindendir. “Şekil, biçim, örnek, bir şeyin dış görünüşü, yapısı, hakikati, mahiyeti, özü” anlamındaki sûretten gelen tasvir, İbn Manzûr’a göre, Allah’a nisbet edildiğinde “her bir varlığa özel bir sûret vermek, başka varlıklardan ayırt edilmesini sağlayan bir yapı kazandırmak” mânasına gelir (Lisânü’l-Arab, “ṣvr” md.). “Var olmak, vuku bulmak, meydana gelmek” anlamındaki kevn/kiyân kökünden

türeyen tekvin, Allah’ın sıfatı olarak “varlığı meydana getirmek, oluşturmak, yaratmak, icat etmek” anlamındadır.

‘İhtirâ‘ kelimesi “yarmak, yırtmak, parçalamak” anlamındaki ‘har‘ kökünden türemiş olup kelâm ve felsefede “yaratmak, yeni bir şey ortaya çıkarmak, inşa etmek” mânasında, Allah’ın varlığını kanıtlamak için geliştirilen delillerden biridir.

Kur’ân-ı Kerîm’de elli iki yerde halk kelimesi ve ikiyüzü aşkın yerde, bu kelimenin türevleri geçmektedir. Yaklaşık elli âyette göklerin ve yerin, yüz âyette insanın yaratılışından, elliye yakın âyette genel anlamda yaratmadan söz edilir. Diğer âyetlerde gece, gündüz, ay, güneş, bitki, hayvan, melek, cin, şeytan, hayat, ölüm, öldükten sonra dirilme gibi varlık ve olayların yaratılışıyla, Câhiliye devrinde tanrı yerine konan putların hiçliği bağlamında ğalk kavramı kullanılmıştır.

İki âyette ‘bedî‘ Allah (C.C.)’ın sıfatı şeklinde geçer (Bakara -117; En‘âm-101). Her iki âyette Allah’ın göklerin ve yerin yaratıcısı olduğunun ‘bedî‘ kelimesiyle ifade edilmesi bunun ğâlik ile aynı anlamda kullanıldığını göstermektedir. ‘Bâri’ , “yaratıcı” anlamında iki âyette üç defa zikredilmiştir (Bakara -54, Haşr -24). Aynı kökten beriyye “yaratılmış, mahlûkat” mânasındaki ğalkın eş anlamlısı olarak (Taberî, I, 327-328; XII, 657) Beyyine sûresinde (6.7.) geçmektedir.

İnsan çok aciz bir varlıktır. Doğduğu zaman, annesi ona süt vermezse kendisi gidip süte ulaşamaz, açlıktan ölür. Halbuki diğer tüm memelilerin yavruları, kendileri gidip ana memesine sarılıp süte ulaşır, hayatta kalırlar. Bu kadar aciz, güçsüz olan bir mahluk, nasıl yaratabilir ? Yaratamaz.

Allah (C.C.) Hazretleri, kullarına merhamet ederek onların işlerinin yaratılmasını, onların kasıtlarına, arzularına tâbi kılmıştır. Kul isteyince, kulun işini yaratmaktadır. Bunun için de kul mesul olur. İşin sevabı ve cezası, kula aittir. Allahü Teâlâ’nın kullarına verdiği kast ve ihtiyar, işi yapıp yapmamakta eşittir. Kullarına, emirlerini ve yasaklarını yerine getirecek kadar kudret (enerji) ve ihtiyar vermiştir. Bir işin iyi veya kötü olduğunu da bildirmiştir. Kul, her işinde, yapıp yapmamakta serbest olup ikisinden birini seçecek, iş iyi veya kötü olacak, günah veya sevap kazanacaktır. Devam edecek.

Güzel söz : Yarış atlarına, cins taylarına yatırım yapılır. Sütçü beygirlerinin, araba atlarının tayları, yarışlarda, asla, cins atların tayları ile önde koşamaz.

Selam ve saygılarımla…

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Ejder Tepesi 10 Mart 2023 18:23

    Çok güzel açıklamışsiniz. İki haftadır okuyoruz. Çok bilgi sahibi olduk. Teşekkürler.