Tortumlu bir genç, Diyarbakır’a okumaya gider. Kazandığı üniversitenin hevesi ve cakası ile yaz tatillerinde diline doladığı Diyarbakır karpuzunu hiç düşünmez. Öyle büyük öyle tatlı öyle güzel anlatır durur. Yine bir okul sezonunda okula gider Diyarbakır’a. Buradan ahbapları telefon açarlar ve derler ki gelirken bize bir Diyarbakır karpuzu getir. Zamanı gelir dönüşte kocaman bir karpuz alır Tortumlu genç, otobüse biner yandaki koltuğa koyar. Biraz sonra koltuğun sahibi diğer yolcu gelince ayaklarının dibine koymasını söyler. Otobüs hareket edince sağa sola vuran karpuzdan şikayetçi olan komşu yolcu, karpuzu kucağına almasını söyler. Diyarbakır’dan Erzurum’a kucağında koca bir karpuzla varır ama mahvolmuştur. Yapacak bir şey yok deyip kucağında bir de şehir merkezine getirir, oradan semt garajına oradan da Tortum’un arabasına biner. Nihayet kocaman karpuzla Tortum’a varır. Etrafına varıp toplanırlar heyecanla Diyarbakır karpuzunun tadına bakmaya. Bir sürü adam toplanır, bir bıçak bulunur. Delikanlı bıçağı saplar karpuza heyecanla keser ama maalesef karpuz kabak çıkmıştır. Bu bir fıkra değil yaşanmış bir olay önceki gün bir benzeri daha yaşandı. CHP’nin yüzyıl projesi adı altında dünyaya çağrı yapan genel başkanının sayesinde beklenen gün olan 3 Kasım nihayet geldiğinde Kılıçdaroğlu’nun da Tortumlu delikanlı gibi kucağında dolandırdığı ta Amerikalar, Londralar kucağında gezdirdiği meseleyi, nihayet 3 Kasım’da vitrine kadar taşımıştır. Bütün herkes toplanmıştır. Tadını ve büyüklüğünü merak eden o kadar CHP’lilerin gözü önünde ne yazık ki bir hanım uykuya dalmıştır. Tortum’unun karpuzu gibi elinde kalan yüzyılın projesinin tadına eşi bile bakamamıştır. Ne gariban bir adam! Önceki seçimlerde de kendine bile oy verememişti. Hakkından hayırlısı inşallah, kalın sağlıcakla