Dünya tarihine şöyle bir bakış atarsak barbarların insan kostümü altında kan içmeye devam ettiğini görürüz. Bulundukları her ortamda yıkan, talan eden, sömüren, aşağılayan hayvanlar, toplumun önüne insan kostümü giyerek çıkarlar. Sonra da hazirunu barbar olmakla suçlarlar. Hani eskiden dergilerde bir bölüm vardı ya: Garip ama gerçek... Evet, aynen öyle; garip ama gerçek... Afrikalıyı memleketinden götürüp hayvan gibi kafeslerde teşhir eden Avrupalı insan, dünya tarihini merhameti ve adaletiyle saran Müslüman Türkler barbar öyle mi? Çok geriye gittik. Bunların barbarlığını anlatmak için ne engizisyon mahkemelerinde diri diri yaktıkları masumlara ne kurdukları kolonilerde yaptıkları sömürülere ne daha fazla kauçuk için ellerini kestikleri çocuklara kadar uzanmamıza gerek yoktur. Yakın tarihe bile şöyle bir su yüzünden baksak barbarlıklarını, kan emiciliklerini, iki yüzlülüklerini görmekte geç kalmayız. Bosna katliamı mesela... Hocalı katliamı mesela... Otuz yıldan beri devletimizde kan döken maşalarına verdikleri destek mesela... Hepsi barbarlık tarihlerinden birer alçaklık destanıdır fakat barbar diye hep Müslüman Türk milleti gösterilir. Adı Avrupalı, kostümü insan, kendisi sırtlan bir güruhun havlamalarına aldırmadan Irak’ta ve Suriye’de üzerimize silah doğrultan elleri kıran Mehmetçik, bugüne kadar bir sivilin bile burnunu kanatmamışken, dünyayı kana bulayan ve barbar tanımı bile kendileri için yavan ve hafif kalanlar yine ayaktalar. Türkiye operasyonu durdurmalıymış, Türkiye kan dökmemeliymiş, Türkiye bilmem neymiş de neymiş. Polonya’ya iki roket düştü diye tüm güçleriyle havaya fırlayarak avazı çıktığı kadar bağıranlar, NATO’yu matoyu toplayanlar Taksim saldırısında tebrik mahiyetinde birer kınama yayınlamaktan başka ne yaptı? Süleyman Soylu, Almanya İçişleri Bakanı’nın yüzüne baka baka bu gerçeği hatırlattı. Kapak imalatçısı mısın be mübarek.