​​​​​​​RABBİMDEN BAŞKA KİMSE BİLEMEZ...

Ey yüreğimdeki fısıltıyı duyan Rabbim, biliyorsun yüreğimden geçenleri!..

" Tek dua'm, beni kimsenin eline bırakma!...

Kimsenin kapısına muhtaç etme!.. Bir yudum su verecekler mi diye kapıya baktırma!...

Belki üzerime düşen vazifelerimi yerine getiremiyor olabilirim ama günahkar kullarından eyleme!....

Yolunu şaşırmış, bilincini kaybetmiş, kendini üstün gören, saygı ve sevgiyi yitirmiş kullarından etme, öyle kişilerden uzak tut!..

Küçücük yüreğimde büyük sevgi beslediğim, sevdiğim kişilerin acısıyla sınama!...

Sınama ki ayakta kalabileyim....

Yalan söyleyen, ihanet eden, kendini bilmez iki yüzlü kişilerden uzak tut..

Uzak tut ki doğru yoldan şaşmayayım...Küçüğünü büyüğünü bilmeyen, her telden oynayan, sabrımı sınayan bencil insanlardan uzaklaştır ki, herkese sevgiyle yaklaşabileyim....

Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için ihtiyara büyük bir servet teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış. Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: “Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın” demişler. İhtiyar: “Karar vermek için acele etmeyin,” demiş. “Sadece at kayıp, HAYIRLISI OLSUN” deyin. Köylüler ihtiyara kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmiş ve at bir gece ansızın dönmüş. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Bunu gören köylüler toplanıp ihtiyara gidip özür dilemişler. “Babalık” demişler, “Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var.” “Karar vermek için gene acele ediyorsunuz” demiş ihtiyar. “Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. HAYIRLISI deyin” Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Köylüler “Bir kez daha haklı çıktın” demişler. “Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok.” demişler. İhtiyar; “O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. HAYIRLISI deyin, en doğrusunu ALLAH bilir.'' Birkaç hafta sonra ülkede savaş çıkmış. Köye gelen devlet görevlileri, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş. Köylüler; “Gene haklı olduğun kanıtlandı” demişler. “Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler, belki asla köye dönemeyecekler.  “Siz erken karar vermeye devam edin” demiş, ihtiyar. “Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde. Ama bunların hangisini hayırlı hangisinin ise talihsizlik olduğunu sadece Allah biliyor.” Ve son olarak şöyle demiş: Hayırlısı ne güzel kelime, önlemi alınmış, mücadelesi verilmiş ve gerisi en yüce makama havale edilmiş.