Peygamberimiz, evlatlığının eşi ile nasıl evlendi ?..

Bu konu, o gün, nasıl, o günkü münafık,zındık ve Yahudiler tarafından kullanılarak Sevgili Peygamberimiz yıpratılmaya çalışılmışsa bu gün de aynı münafık ve zındıklar tarafından aynı şey yapılmaya çalışılmaktadır.

Hz. Zeynep (R.A.) annemiz, Peygamber (S.A.V.) Efendimizin halası, Ümeyye binti Abdulmuttalib’in, kızıdır. Peygamberimize ilk iman edenlerdendir. Mekke’den, Medine’ye ilk hicret edenler arasında yer almıştır. Medine’ye hicret ettiği zaman bekârdı.

Medine dönemi, İslâmî hükümlerin tesis ve tahkim dönemi olduğu için, bu dönemde cereyan eden olaylar ya geçmişten gelen toplumda yer etmiş batıl bir hükmü kaldırıp yerine yenisini koyuyor ya da yepyeni bir hüküm tesis ediyordu.

Hz. Zeynep (R.A.)’in gerek Hz.Zeyd’le evlendirilmesinde gerekse daha sonra Efendimiz’in onunla evlenmesinde, diğer hanımlarından farklı olarak cahiliye dönemi adet ve geleneklerini kaldıran, hükümler ortaya çıkmasından dolayı önemlidir.

Peygamber (S.A.V.) Efendimizin hiçbir evliliği, Hz. Zeynep annemizle olan evliliği kadar konuşulmamıştır. Bu evlilikte gerek o zamanın münafıkları gerekse Yahudi ve yeni zamanın dalalet ehli tarafından çok dile dolandırılıp bir takım aslı astarı olmayan itirazlar yapılmıştır. Ama yine de bu evlilik, çok önemli hükümlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

Cahiliye döneminde, özellikle Kureyşlilerde hem kölelik hem de imtiyazlı sınıf hakim olduğu için, bu, önemli bir yer tutmakta idi. Peygamberimiz (S.A.V.) de bunu bildiği için, insanların Allah katındaki üstünlüğü soyluluk, asalet, sınıf,rütbe, makam ile değil, takva ile olacağını vurgulayıp bu hassas konunun evlilikteki yanlışın ortadan kaldırılmasıyla olacağına inanıyordu ki öyle de oldu, bunu, bu evlilikle ortadan kaldırarak kötü bir cahiliye adetini daha, tarihin çıkmaz kuyusuna gönderdi.

Zeynep binti Cahş, asil soylu, güzel, ahlaken çok üstün mertebede idi. Zeyd Bin Harise ise, Peygamberimizin azad ettiği hizmetçisi idi. Peygamberimiz bu konuda bir adım atmak istedi. Bu ikisini evlendirmek isteyerek dünürlüğü kendisi yapıp Zeyneb’i, Zeyd’e istedi. Hz. Zeynep bu dünürlüğün amacının kendisinin, Hz. Peygamberimize istendiğini zannetti. Fakat Zeyd’e istendiğini görünce, o günkü toplumdaki yaygın kanaatlerin etkisinden dolayıdır ki Zeynep ve ailesi, hür,asil, soylu bir kadının, azatlı bir köle ile evlenmesinin o günkü geleneğe uymuyacağını söylediler.

Hatta, Hz. Zeynep bizzat Peygamberimize “ Ey Allah’ın Resulü, ben senin halanın kızıyım, ben Zeyd’e varmaya razı değilim. Üstelik ben Kureyşliyim, Zeyd ise azatlı bir köledir” diyerek fikrini söyledi. Hz. Peygamberimiz de Zeyd’in Harise’nin oğlu olduğunu, İslâmi değerlere sahip olduğunu, onun, soylu bir aileden geldiğini söyledi. Bu evliliğin olmasını istedi.

Ailesi razı olmamasına rağmen, bu süre içerisinde Ahzab suresinin 36. ayeti nazil oldu. Bu ayette, Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman inanan bir erkek ve kadına, o işi kendi isteklerine göre seçme haklarının olmadığı belirtildi. Hz Zeynep de bu ayete göre asi olamayacağını söyleyerek Zeyd ile evliliğe razı oldu.

Bu evliliğin daha birinci yılında, aralarında bir sevgi ve saygı olmadığından ne yazık ki bu evlilik yürümedi. Hz.Zeyd, Peygamberimize gelerek “ izzetli eşinin manen kendisine denk olmadığını, onun çok yüksek bir ahlakta olduğunu, çok dindar olduğunu, Allah’tan çok korktuğunu, güzel ve soylu olduğunu, bir peygambere hanım olacak bir fıtratta olduğunu, kendisine yukarıdan bakarak kendisini küçük düşürücü ve kendisine aşağılayıcı sözler söylediğini “ bu yüzden, Zeynep’ten ayrılmak istediğini söyledi. Hz. Peygamberimiz de defalarca “ Zevceni boşama, tut, Allah’tan kork” buyurarak bu evliliği sürdürmesini istedi.

Fakat Zeyd, artan bir geçimsizlik olduğunu gördüğünden, buna dayanamadı ve eşi Hz. Zeyneb’i boşadı. Hz. Peygamberimiz buna çok üzüldü. Çünkü bu evliliği kendisi isteyerek yapmıştı. Ama mahzun Hz. Zeynep ve ailesinin gönlünü almak da çok istiyordu. Hz. Zeynep bu zaman, 35 yaşında ve dul bir kadındı.

Hz. Peygamberimiz bir gün Hz. Aişe validemiz ile sohbet ederken vahiy geldi. Rabbimiz Allah ( C.C. ) Hazretleri “ Vakta ki Zeyd , o kadından ilişkisini kesti. Onu boşadı. (Kadın da iddetini tamamladı). Biz de onu sana zevce yaptık. Tâ ki evlatlıkların, kendilerinden alakalarını kestikleri zevcelerini almakta, mü’minler üzerine günah olmasın.

Allah’ın emri yerine getirilmiştir.

Allah’ın üzerine farz ve takdir ettiği herhangi bir şeyi ifa etmesinde, peygambere hiçbir vebâl olamaz.

Nitekim, daha önceki peygamberlerde de bu, Allah’ın (takdir ettiği) adetidir. Allah’ın emri behemehal yerini bulan bir kaderdir. (Ahzab – 37,38)“ buyurdular.

Vahiy hali sona erince Peygamberimiz gülümsedi ve “ Allah’ın onu bana gökte nikahladığını, Zeyneb’e kim gidip müjdeler” buyurdu. Görüldüğü gibi, Rabbimiz, Peygamberimizin, Hz. Zeyneb’i zevceliğe alması için, Peygamberimize emir vermiş, Peygamberimiz de bu emre uyarak Zeyneb’i zevceliğe almıştır. Ayetteki “Biz onu sana zevce yaptık” beyanı, bu nikahın bir akd-i semavi olduğuna açıkça delalet ediyor.

Demek ki bu nikah, harikuladedir, örf, adet ve zahiri muamelelerin üstündedir ve sırf kaderin hükmüyledir ki Peygamberimiz (S.A.V.) de bu ilahî kaderin hükmüne boyun eğmiştir. Bu olayın Efendimizin nefsi arzularıyla hiçbir ilgisi yoktur. Bu evliliği nefse bağlayan zındık ve zalimler, tamamen, müfteridirler ve hezeyan içerisindedirler.

Bu evliliğin ehemmiyeti, bir şer’i hükmü olduğu gibi, bütün mü’minleri ilgilendiren, bir hikmet ve fayda tarafı da vardır. Bu da konu ile ilgili vahyin “ Tâ ki evlatlıkların kendilerinden alakalarını kestikleri zevcelerini almakta, günah olmasın” mealindeki kısmında beyan buyurulmuştur.

Çünkü cahiliye devrinde, bir kimse birini evlat edindiği zaman , halk, evlatlığı onun adıyla anar ve evlatlık, öz evlat gibi, o kimsenin mirasından faydalanırdı. Evlatlıkların hanımları da babalıkların öz kızı hükmünde idi. Bu adete ve inanca göre, evlatlığın boşadığı kadını, onu evlat edinen kimse alamazdı. Bu onlara göre haramdı.

Peygamberimiz (S.A.V.) hem bir Peygamber hem bir devlet insanı hem kumandan hem de büyük bir devrimci idi. Birçok uygulaması gibi, bu uygulamasıyla da o günkü yerleşik bir adeti ortadan kaldırmış, o günkü toplumda yapılan yanlış evlatlık kurumunu kökünden değiştirerek silip atmış, bu kötü adeti de tarihin çöplüğüne gömmüştür.

Bundan böyle, Ahzab 5. ayete göre de evlatlıklar, babalarının ismine göre çağrılmaya başlanmıştır. Yani, Zeyd bin Harise gibi. Evlatlığın kaldırılmasından sonra da evlatlıkların hanımlarının da öz kız gibi olamadığı ortaya çıkmıştır. Peygamberimiz de Hz.Zeynep annemizle evlenerek hem bunu ispat etmiş hem de bu konuyu kökleştirmiştir.

Münafık ve zındıklar boş durmamışlar “Muhammed oğlunun hanımı ile evlendi “diyerek yaygara koparmışlardır. Rabbimiz de “ Muhammed, erkeklerinizden hiçbirinin öz babası değildir. ( Tâ ki Zeyd’in de öz babası değildir). Fakat O, Allah’ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. ( Ahzab-40) “ buyurarak olayı bitirmiştir.

Zaten peygamberler ümmetleri için, onlara şefkatle baktıkları için, bir baba hükmündedirler.Baba olmaları risalet yönündedir, bu neseb yönünden babalık değildir. Bu uygulama ile de İslâm, evlatlıkla, öz evlat hukukunu da kesin çizgilerle birbirinden ayırmış, evlilikte yanlış ve yaygın olan uygulamaları düzelterek topluma bir takım yeni emirlerin yerleşmesini sağlamıştır.

Ahzab Suresi’ndeki birçok ayet, Peygamberimizin bu evliliğini savunan ve destekleyen bir sure olarak o gün olduğu gibi bugün ve yarın da insanların karşısına çıkarak münafık, zındık, Yahudi ve böyle olanlara gerekli dersi vermiştir / verecektir. Çünkü Kur’ân-ı Kerim, tüm insanlığa geldiği için evrensel bir kitaptır. Getirdiği ilâhî emirler de tâ kıyamete kadar geçerlidir.

Selam ve saygılarımla…

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Dadaş Eşref 26 Ağustos 2022 11:06

    Allah senden razı olsun. Bu konuyu ne kadar güzel açıklamışsiniz. Zaten yazdığınız yazılar birer altın değerinde. Din adamları dahi böyle aciklayamiyorlar. Çok güzel bilgi sahibi olduk. Sağ ol Dadaş.