Canlı tarih hısım akraba yaşlı hanımlarıyla sohbet ederken, ilçemiz Olur’u onurlandıracak ilginç bir belgeyi tespit ettim, tarihe not düşmek adına onu da kaleme alıyorum. Oltu sancağının Erzurum kongresi iki delegesinden biri Oltulu Haşimoğlularından Yasin Bey, diğeri Olurlu Hamşi Beylerinden Rüstem Bey’dir. Birinci dönem TBMM kurucu milletvekilliğinden sonra seçilmezler. Rüstem Bey, zaman zaman Ankara’ya gider ve her gittiğinde Atatürk ile mutlaka görüşürmüş. Türk töresi gereği, her gittiğinde Atatürk’e çok özel hediyeler götürürmüş. Bunların başında da LOR peyniri geliyormuş. İkinci sırada giyimine kuşamına son derece özen gösteren, modayı takip eden, hatta bir kısım giysilerinin çizimini kendi yaparak çevresine yayılmasını da sağlayan Mustafa Kemal Atatürk’e “Kuş gözü, Balık sırtı, ,Dimili v.s.” desenlerinde “İki kücü” değil daha sık dokunum olan “Dört kücü”lü mahalle tezgâhlarda özenle dokunmuş Olur’un MALAKES-ŞALPAZARI KÖYÜ (YÜN) ŞALI götürdüğü söyleniyor. Ki Mustafa Kemal’in cephelerde ve sivil hayatta giydiği İngiliz Külotu pantolonlardan bir kısmının bu Malakes şalından olduğu söyleniyor. Üçüncü sırayı ise; üzerinde ya kısa bir “Dua”, “Besmele” ya da “Mustafa Kemal ATATÜRK” ismi ve yine kilimi dokuyan genç hanım kızın hem ismi hem de köyün isminin de olduğu söyleniyor. GARNAVAS CECİMİ (yani Ormanağzı Köyü yaygısı) hediye götürmüş. Ki cecimlerin iplikleri yöresel halıların iplikleri gibi, taze ceviz kabuğundan ve doğal kökboyalarıyla boyanıp hazırlanarak dokunmuş. Belki araştırılsa o cecim bulunabilir diye düşünüyorum, Gelelim OLOR ve LOR konusuna: Araştırarak edindiğimiz bilgilere göre, Kuzeydoğu Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’dan gelen 63 civarında delegenin, ERZURUM KONGRESİ çalışmaları sırasında, verilen aralarda zaman zaman gruplar halinde sohbetler yapılırmış. Yapılan bu sohbetler esnasında Rüstem Bey’in Oltu’nun OLOR NAHİYESİ’ nde olduğunu öğrenen Mustafa Kemal gülerek “Rüstem Beyefendi, nahiyenizin ilginç ismi var. Bu ismin tarihçesini, kelime anlamını araştırdınız mı?” diye sorar. Rüstem Bey cevaben “Paşa hazretleri, beldemiz peynir çeşitlerinden, tadına doyum olmayan LOR’un en doğalının, en lezzetli ve en kalitelisinin, yine % de % doğal ortamda OLOR’da yapıldığını, çok iyi dabağlanan yağlı davar derilerinde saklandığını” söyler. Ayrıca bu tuzsuz veya az tuzlu lordan, önce kırlardan toplanan “EVELEK”, yoksa “PAZI YAPRAĞI” ndan yapılan tereyağlı yöresel “LOR DOLMASI” yemeğinden bahseder. “OLOR’un “İsim tarihçesi”ne gelince onunla ilgili şöyle bir “Menkıbe” yi anlatır: “Rivayet edilir ki OLOR’a çok uzak diyarlardan yabancı bir idareci tayın olur. İkram edilen her öğün yemeklerle birlikte mutlaka sunulan keçi sütü ağırlıklı LOR PEYNİR’i de vardır. Dolayısıyla her yemekte tadar ve çok beğenir, adeta hayran olur. Beldeden ayrılıp giderken beraberinde bolca götürdüğü gibi sonradan da siparişlerde devamlı götürtür. Yanlış peynir gönderilmesin diye de özellikle “O’ LOR’ dan olsun, asla ve kat’a başka peynir çeşidi istemem” dermişte başka bir şey demezmiş. İşte bu O’ LOR TABİR’i halkın diline düşer, söylene söylene zamanla bu günkü OLOR’a dönüşerek, beldemizin ismi haline gelir”. Cumhuriyet döneminde isimlerin Türkçeleştirilmesi kararlaştırılınca OLOR ismi OLUR yapılarak hem Türkçeleştirilir hem de kibarlaştırılır. Böylece yetmiş seksen yıldır harita ve resmi kayıtlarda OLUR ismiyle yerini almış olur. Bu OLUR ismi Rüstem Bey’in ölümünden sonra gerçekleştiğini ayrıca belirtelim. Rüstem Bey bu menkıbeyi anlatınca Mustafa Kemal “ Artık dilinizle borçlu düştünüz Rüstem beyefendi, nasip/kısmet olursa sizin o meşhur LOR’unuzdan bizde tatmak isteriz” isteğinde bulunur. Rüstem Bey “Başım gözüm üstüne Paşa hazretleri, neden olmasın, dadaş sözü olsun” der. Nitekim ikinci gidişinde çok büyük itina ve özel doğal lezzet katkılarıyla Erzincan Şavak peyniri misali lor peyniri yaptırır ve götürüp takdim eder. Mustafa Kemal LOR peynirini o kadar sever ve beğenir ki “RÜSTEM BEYEFENDİ BUNDAN SONRA BENİM KIŞLIK PEYNİRİM OLOR’DAN” diyerek sözünü alır. Çeyrek asır Olur Belediye Başkanlığı yapan “Cemil Özkan(87) Bey”den de aldığımız bilgiye göre, o dönemde bu lor peynirinin şahikasını Norpet-Yeşilbağlar köyünde oturan Tapularlı KARAAĞA’nın hanımı SONA BACI/SONA NENE’ yaparmış. Rüstem Bey Atatürk’e götüreceği/göndereceği lor peynirini özel olarak bu hanıma yaptırırmış. Sona Nene’nin özel yöntemleri olup, öğrenebildiğimiz kadarıyla şöyleymiş: Davar derileri haricinde birde hayvan işkembesini steril/arınık hale getiriyor. Temizlenmiş bu
işkembeyi ters çevirip lor peynirini dolduruyor. Sonra bunu iki ahşap tahta arsında baskıya alırken, taban kısmına birkaç iğne batırarak süzülmesini sağlıyor. O tarihlerde Sona Nine’nin KARIN KAYMAĞI ile YOĞURT YAĞI da çok meşhurmuş.. Böylece Rüstem Bey kış gelmeden bilhassa sonbaharın yağlı sütlerinden ve süzme yoğurtlardan yaptırdığı doğal lor peynirini hazırlatır, Ankara’ya giderken beraberinde götürür, gitmediği zaman da koli halinde bir şekilde Ankara’ya ulaştırırmış. Yalınız armağan paketi hazırlanırken yine Olurun duttan yapılan meşhur organik “DUT PEKMEZİ-KEŞ-PESTİL- yine TAVUSKER CEVİZİ katkılı KÖME”lerini eklemeyi ihmal etmezmiş. Bu “Olur’dan kışlık peynir gönderme işi” M.K. Atatürk’ün ölümüne kadar devam etmiş. Rüstem Beyin Ankara’ya gidip gelmesi bir iki ay gibi bir zaman alırmış. O tarihlerde Erzurum’a tren yolu daha yapılmamıştır. Bundan dolayı Sivas’a kadar at ile, Sivas’tan sonra ise tren ile Ankara’ya ulaştığı biliniyor. Ankara’dan dönüşü muhteşem olurmuş. Önce Erzu rum’daki dostlarınca ağırlanır, payitahttan bilgiler alınır, son siyasi gelişmeler öğrenilirmiş. Sonra Oltu’ya gelir, Oltu’da ağırlanır bilgi alınırmış. Olur’a gelmesi için hısım- akraba, konu-komşu, eş-dostlardan en az 2-3 atlı Oltu’dan alarak Olur’a gelinirmiş.