Mü’min insanlara iftira ederek arkadan hançerleyerek mü’min kardeşinin ciğerlerini dişlercesine gıybet ederek mü’min kardeşini, cemiyet içinde haysiyet ve şerefini ayaklar altına alarak çirkin ve nâ-hoş ifadelerle mü’minlerin kalplerini kıranlar ve haysiyetlerini zedeleyenler, şunu bilsinler ki katiyyen yaptıkları bu zulümlerin bedelini çok acı bir şekilde ödeyeceklerdir. Çünkü, bu hareketleri ile Allah ve Resulüne eziyet ettiklerinden, Cenab-ı Hak’kın lanetine uğrayacaklardır.
Öyle ise hakiki imana sahip olan bir insan, kibir ve gururu bırakarak mü’minleri
yaralamaktan, Allah’ın feyiz ve füyuzatının tecelligâhı ve nazargâh-ı İlâhi ve Allah’ın evi olan kalpleri kırarak Allah ve Resulüne eziyet etmekten şiddetle sakınmalı ve kaçınmalıdır. Çünkü, kalpleri kırmak ve yaralamak arş-ı âlâyı yıkmak gibidir. Avlarlı Efe’min dediği gibi:
Mahlûku halk eden Allah Bilirsin haram helali Ağ tüylerin nişan olur
Kitap göndermiştir vallah Bilirsin sevap vebali Ölümün kehkeşan olur
Daim de “amentü billah” Aman olma laubali Vücudun perişan olur
Her amelin olsun lillah Terk eyle boş kil ü kaali Gözlerin hun-feşan olur
Sakın incitme canı Sakın incitme canı Sakın incitme canı
Yıkarsın arş-ı Rahmanı Yıkarsın arş-ı Rahmanı Yıkarsın arş-ı Rahmanı
Kalbi mahzun ve kırıkların Allah katında hem duaları hem de bedduaları makbul olur. Bizleri sevgi ve şefkatle yaratan yüce Rabbimiz, herhalde kalpleri kırmamızı istememektedir. Öyle ise,birbirimizin gönlünü incitmemeliyiz. Kalpleri kırmak yerine yapmalıyız. Evde, eşin,çocukların, dışarıda yakınların,
işyerindekilerin,arkadaşların, birçok insanın kalbini neden kırarız? Acaba biz kırma makinesi miyiz? Görevimiz bu mu? Hayır, Hayır !.. Gönül yaparak
küçükleri sevindirmeliyiz, büyüklerin duasını almalıyız. Ayrım yapmadan bütün insanların, dostlarımızın gönüllerini yapmalıyız. O kalp ve gönül bir sırça saray gibidir, kırılırsa kolay kolay yapılmaz.
Şair “ Gönül bir pınardır, çeşmesi var, tası yok / Yıkma kimsenin kalbini
yapacak ustası yok “ diye ne güzel demiş.
Bizim inancımızda ” gönül alma” diye bir tabir vardır. İnsanlar birbirlerinin gönüllerini almaya çalışmalıdırlar. İnsanlar, sevdiklerini ve dostlarını ziyaret edip hallerini sorarak veya hediye alarak gönüllerini almalıdırlar.
Allah dostları gerçek manada gönül erleridirler. Gönül üzerinde çok durmuşlar. Gönül yapmaya büyük önem vermişler, insanları incitmekten ve kalplerini kırmaktan şiddetle kaçınmışlardır. Yunus Emre de gönlün, Allah’ın tahtı olduğunu söyleyerek gönül yıkanın hem dünyada hem de ahirette bedbaht olacağını belirtip:
“ Gönül Çalab’ın tahtı Çalap gönle baktı / İki cihan bedbahtı kim gönül yıktı ise” diyerek insanları uyarmıştır.
Bütün bunlar ne güzel hayat düsturudur. Öyle güzel bir ahlaka sahip olmalıyız öyle erdemli bir hayat sürmeliyiz ki ne kimse bizden incinmeli ne de biz kimseyi incitmeliyiz. Yani insanların kusur ve hatalarını görmeyip onları affedecek kadar
da höşgörülü olmalıyız. Yunus ‘un dediği gibi, insan, Rabbini, Kudüs’te,Kâbe’de, Hac’da değil, kalbinde aramalı eğer, insanların kalbini kırarsa Hakk’ka eylediği secde değildir.
” Bir kez gönül yıktın ise/ Bu kıldığın namaz değil/ Yetmiş iki millet dahi/ Elin yüzün yumaz değil”.
Peygamberimiz (S. A.V.) daima kalbi kırıkların ve mahzunların yanında olmuştur.Rahmet Peygamberimiz ve Ashab Efendilerimiz, sehavet, merhamet ve şefkatte, ahlak-ı hasenede, deryalar gib idiler. Bu da insanlığın huzur ve saadetine kâfi geliyordu. Bu halleriyle bütün alemi hayran bıraktılar. Melekler dahi haklarında istiğfar ederek onların, Kur’ân’ın methine mazhar olduklarını gösterdiler. İşte bizler de bu ölçüyü esas alarak nefret ve adavetten dolayı, insanları affedip helalleşmeliyiz, Allah’ın hoşnutluğunu kazanarak huzur ve mutluluk içerisinde, Allah’ın rızasını kazanmalıyız.
Şairimiz ne güzel demiş:
Çiçeklerle hoş geçin Mevla verince azma Dokunur gayretine Sevmekten geri kalma
Balı incitme gönül Geri alınca kızma Karışma hikmetine Yapan ol yıkan olma Bir küçük meyve için Tüten ocağı bozma Sahibi hürmetine Sevene diken olma Dalı incitme gönül Külü incitme gönül Kulu incitme gönül Gülü incitme gönül
“ Bunu söylemek ne kadar tuhaf olsa da benim için Muhammedilik, Haç’a tapmaktan (Hristiyanlık’tan) mukayese edilemeyecek kadar yükseklikte duruyor. Eğer insan, seçme hakkına sahip olsaydı, aklı başında olan her bir insan, şüphe ve tereddüt etmeden Muhammediliği; tek Allah’ı ve O’nun Peygamberini kabul ederdi.” (Tolstoy).
“De ki : Siz gerçekten Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü, Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır. ( Âl-i İmran-31)”.
Selam ve saygılarımla…
Yine çok güzel ve anlamlı bir yazı yazmışsınız. Teşekkürler.