Surenin tanıtımı
Mushaf’taki sıralamada yüz on birinci, iniş sırasına göre altıncı suredir. Mekke döneminde Fatiha sûresinden sonra, Tekvir suresinden önce nazil olmuştur.
Rivayete göre Allah Teâlâ kendisine yakınlarını uyarıp İslâm’a çağırmasını emredince (bk. Şuarâ 26/214) Hz. Peygamber (sav) Safâ tepesine çıkmış, orada bulunan Kureyş kabilesi mensuplarını yanına çağırarak onlara İslâm’ı tebliğ etmiş; ancak Resûlullah (sav)’ın amcası Ebû Leheb bu olaya kızarak, “Kuruyup yok olasıca! Bizi bunun için mi çağırdın?” demesi üzerine bu sure inmiştir (bk. Buhârî, “Tefsîr”, 111; Taberî, XXX, 217-218).
Sure adını ilk âyetinde geçen ve bu bağlamda “kurusun!” şeklinde beddua anlamı taşıyan tebbet kelimesinden almıştır. Ayrıca “Mesed, Leheb, Ebû Leheb” adlarıyla da anılmaktadır.
Tebbet suresi beş ayettir.
Surenin konuları
Bu surenin temel konuları şunlardır:
Bu surenin ana konusu Ebu Leheb ve karısına lanet edilmesidir.
Bu sureyi daha iyi anlayabilmek için, ayet meallerini yazıma alarak birlikte tefekkür edelim inşaellah.
“Ebû Leheb’in elleri kurusun. Zaten kurudu. Ona ne malı fayda verdi, ne de kazandığı. O, bir alevli ateşe girecektir.
Boynunda bükülmüş hurma liflerinden bir ip olduğu hâlde sırtında odun taşıyarak karısı da (o ateşe girecektir)”. Leheb/1-5 Ebû Leheb, Abdülmuttalib’in oğlu ve Hz. Peygamber (sav)’in baba bir amcasıdır. Asıl adı Abdülüzzâ olup parlak yüzlü olduğundan ve ya öfkelendiğinde yanakları kızardığı için babası tarafından kendisine “alev gibi, çok parlak” anlamına gelmek üzere Ebû Leheb lakabı verilmiştir.
Daha önce Hz. Muhammed (sav)’i çok sevdiği, hatta iki oğlunu onun kızlarıyla evlendirdiği halde peygamber olduktan sonra onun azılı düşmanı olduğu rivayet edilmektedir.
Hz. Peygamber (sav), insanların Allah katında eşit olduğunu, onların dinî ve ahlâkî erdemlerine göre değerlendirileceklerini söylüyordu. Ebû Leheb ise kibirli, gururlu ve zengin biri olup fakir ve zayıf insanların kendisine eşit tutulmasını kabullenemiyordu.
Rivayete göre Resûlullah (sav) panayırda dolaşarak insanları İslâm’a davet ederken Ebû Leheb de arkasından gider ve çevresindekilere onun yalancı olduğunu söylerdi (Kurtubî, XX, 236).
Hz. Peygamber (sav)’e karşı daima onun düşmanlarıyla birlikte hareket etmiş, hem kendisi hem de karısı ona eziyet etmişlerdir.
Hicretin 2. yılında çiçek hastalığına yakalandığı için Bedir Savaşı’na katılamamış, fakat yerine adam göndermiş, ayrıca müşriklere malî destekte bulunmuştur.
Kureyş’in Bedir’deki yenilgisini ve ağır kayıplarını haber aldıktan yedi gün sonra kahrından öldüğü söylenmektedir. Çiçek hastalığı kendilerine de bulaşır endişesiyle ailesinden hiç kimsenin ona yaklaşmadığı, öldüğünde ücretle tuttukları Sudanlılara defnettirdikleri rivayet edilir.
Ebû Leheb’in kızı Müslüman olarak Medine’ye hicret etmiş, oğulları Utbe ile Muttalib de Mekke’nin fethinden sonra İslâm’a girmişlerdir.
Leheb suresinin nüzul sebebi ile İbn. Abbas (r.anh)’dan yapılan rivayet şöyledir.
“(Önce) en yakın akrabanı uyar.” (Şuara, 26/214) ayeti nazil olunca Peygamber Efendimiz (sav) Safa Tepesi'ne çıkıp; “Ey insanlar sabah oldu uyanın!” diye nida etti. - Bu kim? dediler. Başına toplandılar. Resulullah (sav) onlara: - Ne dersiniz? Ben size şu dağın arkasından bazı atlılar çıkacak diye haber versem beni tasdik eder misiniz? dedi. - Biz senden şimdiye kadar doğrudan başka bir şey duymadık, dediler.
Peygamber Efendimiz (sav): Öyle ise ben sizi önünüzde bulunan bir azab ile uyarıyorum, dedi.
Ebu Leheb de: Yuh olsun sana, bizi bunun için mi topladın? dedi ve kalktı. Bunun üzerine “Tebbet Suresi” indirildi. (Süyuti, a.g.e., VIII, 665.)
“Ebû Leheb’in elleri kurusun!” meâlindeki 1. âyet mecazi bir ifade olup onun helâk olması yönünde bir bedduadır.
Devamındaki “tebbe” fiili, bedduanın gerçekleşeceğini ifade eder; nitekim öyle de olmuştur.
Müfessirler 2. ayette Ebû Leheb’in kazandığı bildirilen şeyden maksadın onun çocukları, malı, mevki ve itibarı olduğunu söylemişlerdir. Buna göre âyet, bunların hiçbirinin kendisini kötü sondan kurtaramadığını ifade eder.
“Ona ne malı fayda verdi ne de kazandığı” diye çevrilen 2. âyete, “Malı ona ne fayda sağladı, o ne kazandı?” diye soru şeklinde de mâna verilmiştir (Şevkânî, V, 606-607).
Ebû Leheb, Hz. Peygamber’in amcası olduğu için onu desteklemesi ve düşmanlarına karşı koruması gerekirken tam tersine karısıyla birlikte ona eziyet ve sıkıntı verdiklerinden dolayı 3. ayette ateşi son derece şiddetli olan cehenneme gireceği haber verilmiştir.
Ebû Leheb’in karısı, Harb’ın kızı ve Ebû Süfyân’ın kız kardeşi Ümmü Cemîl Avrâ’dır. “Dedikodu yapıp söz taşıyan...” diye çevrilen 4. ayeti, Hz. Peygamber (sav)’e eziyet etmek maksadıyla diken, çalı çırpı toplayıp geceleyin peygamberin yoluna serdiği için “odun taşıyan” diye çevirenler de vardır.
Taberî, her iki yorumu destekleyici rivayetler aktardıktan sonra kendisi birinci mânayı tercih etmiştir (bk. XXX, 338-339).
Ayrıca hata ve günahlarını yüklenip taşıdığından dolayı mecazi anlamda “yanacağı cehennem için odun taşıyan” olarak nitelendirildiği kanaatinde olanlar da vardır (bk. Şevkânî, V, 607-608).
Aynı kadın, Lât ve Uzzâ isimli putlara yemin ederek mücevherden yapılmış kıymetli gerdanlığını Hz. Peygamber (sav)’e düşmanlık uğrunda harcayacağını büyük bir gururla söylediğinden dolayı da 5. âyet, “Dünyadaki gerdanlık yerine âhirette boynuna ateşten bir ip takılacaktır” şeklinde yorumlanmıştır (bk. Kurtubî, XX, 242).
Ebu Leheb, eziyet etmek kastıyla Resulullah'ın yoluna gizlice diken koymuş, bu işte kendisine karısı da yardım etmiştir.
Ebu Leheb’in eli kurusun, karısının da.
Selam ve dua ile.