Kur’ân-ı Kerim’i yakanları lanetliyoruz

İsveç’te, Kur’ân-ı Kerim’i yakan ve yaktıran zalimleri şiddete lanetliyoruz.

Gerek Kur’ân-ı Kerim gerek Hz. Muhammed (S.A.V.), bir kabile veya bir millete değil, Rabbimiz tarafından tüm insanlığa gönderilmişlerdir. Kur’ân-ı Kerim son İlâhî kitap ve Hz. Muhammed (S.A.V.) de son Peygamber’dir.

Kur’ân-ı Kerim, kâinatın sahibi, Allah (C.C.)’ın, İlâhî kelamıdır ve Rabbimizin koruması altındadır. Kıyâmete kadar da O’nun koruması altında olacaktır. Kurân-ı Kerim, söz ve manadır. Kâfirler, kâfirliklerinin gereğini yapıyorlar. Ellerine ateşi alıp sadece Mushaf’ı yakıyorlar. Ama,Kur’ân’ı Kerim’in İlâhî emirlerine hiçbir zaman dokunamayacaklardır. Ey zalimler, ey kâfirler !.. Mushaf’ı yakarım deseniz de sizin gibi zalim ve kâfirler, ancak Mushaf’ı yakarlar, ama o kelimelerin anlamlarını asla yakamazlar. O kelimelerin anlamları kıyâmete kadar ebedidir.

Ey zalimler, ey kâfirler !.. Siz tepinerek insan olmadığınızı, hayvanlardan daha aşağı derecede olduğunuzu gösterebilirsiniz ama, Kur’ân-ı Kerim üzerinde asla oynayamazsınız. Siz onu, inanan insanların gönlünden,kalbinden çıkaramazsınız. Çünkü o, dünyanın en değerli hazinelerinden daha kıymetlidir. Onun emirlerini de hiçbir zaman yürürlükten kaldıramazsınız/ kaldıramayacaksınız. Çünkü o, kâinatın sahibinin son İlâhî kelamıdır.

Kurân-ı Kerim, Allah (C.C.) tarafından , Peygamberimiz Hz. Muhammed’e indirilen İlâhî bir kitap olarak gönüllere nakşedilmiştir. Bu zalimler, zaman zaman ifade özgürlüğü adı altında ve polis korumasıyla inancımıza ve kutsal

değerlerimize hakaret edip ardından yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’i yakmaya cesaret edebiliyorlar. Biz inananlar da her seferinde kendilerini en şiddetli bir şekilde lanetleyip tepkimizi gösteriyoruz ve size asla fırsat vermeyeceğiz.

Elbette bunlar, bu kâfirliklerini yaptıkları zaman, bizler de bu çirkin olaya sessiz kalamazdık. Kınama mesajları peş peşe geldi. Üst düzey yöneticilerimiz, medyamız ve halkımız da bu lanetli hadiseyi kınayarak bildiriler yayınladılar.

Bu konuda, bazı İslâm ülkeleri sessiz kaldılar. Ama bizim devlet adamlarımız her zaman olduğu gibi yine “ böyle bir kepazelik yaşanmasına izin verenler, NATO’ ya üyelik başvurusu konusunda bizden herhangi bir iyilik beklemesinler” diyerek İsveçlilere gereken cevabı verdiler.Kendilerini tebrik ediyoruz. Allah razı olsun.

Bunların NATO’ya girebilmeleri için, Türkiye’nin onayına ihtiyaçları var. Onların ifade özgürlüklerine karşı, bizim de onlara kınama mesajlarını yayınlamamız çok yerinde olmuştur.

Biz bu tepkileri millet olarak İslâm Âlemi olarak verip tabii ki büyük mitingler yapmalıyız. Aslında onlara asıl dersi, biz Kur’ân-ı Kerim’in emirlerini anlayıp onu yaşayıp hayatımıza uygulayarak en büyük tepkiyi vermiş olacağız. Bunu yapmalıyız. Herhalde bunu yapamadığımız için, bu zalimler, bu adiliği yapıyorlar.

Onlar dinsizliklerini, kâfirliklerini yapıyorlarsa biz de inananlar olarak Kur’ân’ın emirlerini yerine getirip Müslümanlığımızı yapmalıyız. İşte o zaman, onlar bu zalimliklerini yapamayacaklardır.

Bu zalimlerin, bu densizliği, ifade özgürlüğü falan değil doğrudan nefret dolu bir harekettir. Bu adilik, Kur’ân’a inananların öfkesini artırmıştır. Bu adi durum, Kur’ân’a inananları derinden yaralamıştır.

Halbuki biz millet olarak İncil ve Tevrat’a inananlara karşı asırlarca hep hoş görü ile baktık. Hatta onları himaye edip onlara saygı gösterdik. Bizim topraklarımızda camiler, sinagoglar ve kiliseler asırlarca yan yana yaşadı. Biz böyle bir milletiz onlar da işte böyle zalimliklerle yaşayan dinsizlerdir.

Hatta Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) savaş halinde olmadığı zaman bile, kurduğu Medine devletinde, o civardaki komşu müşriklere yardım edip ortak bir müdafaa yapılması konusunda anlaşma dahi yapmıştır.

Ey zalimler, ey ehl-i salipler !..Siz herhalde yine rahat durmuyorsunuz. Siz öyle görünüyor ki ; Bedir’i,Uhut’u,Selahaddin Eyyubi’nin sizi yok ettiğini, Kılıçaslan’ın sizi doğradığını, Mohaç’ı, Niğbolu’yu, İstanbul’un fethini, Çanakkale’yi, Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ni ve Kurtuluş Savaşı’nı unutmuşsunuz.

Herhalde yine canınız, Osmanlı tokatı yemeyi istemektedir. Tarihi altın harflerle yazılı İslâm tarihini ve Türk tarihini unutmayınız. Gerekirse yine gereğini yaparız.

“ Kur'ân'ı kesinlikle Biz indirdik; elbette onu yine Biz koruyacağız. (Hicr-9)”.

Bu âyet açıkça göstermektedir ki Kur’an-ı Kerim, Allah’ın koruması altındadır ve kaybolmaksızın, en ufak bir tahrife dahi uğramaksızın, bugüne kadar geldiği gibi, kıyamete kadar aslını muhafaza ederek gidecektir. Amenna.

Kur’ân-ı Kerim, Allah (C.C.)’ın son İlâhî kelamıdır, bugüne kadar var oldu, İnşâAllah kıyamete kadar da var olacaktır. Bizler de onu her zaman, canımızdan aziz tutup gerekirse canımızı onun yolunda seve seve feda edip onu koruyup yaşatacağız. Bunu böyle bilesiniz, ey zalimler, ey dinsizler !..

Selam ve saygılarımla…