Mushafta’ki sıralamada yüz birinci, iniş sırasına göre otuzuncu suredir. Kureyş sûresinden sonra, Kıyamet sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Sure, ilk ayeti oluşturan ve “sert nesne, korkunç olan, ses ve kapı çalan” anlamlarına gelen kâria kelimesiyle isimlendirilmiştir. Burada mecazi anlamda kıyametin yakın olduğu ifade edilmektedir. Karia suresi on bir ayettir. Surenin konuları Bu surenin temel konuları şunlardır: Kıyametin yakın olması, Hesap gününde insanların pervanelere benzetilmesi ve Amellerin tartılmasıdır. Bu sureyi daha iyi anlayabilmek için, ayet meallerini yazıma alarak birlikte tefekkür edelim inşaellah. Surenin ilk ayetinde Yüce Allah (cc) Karia dan bahisle onun ne olduğunu bizlere haber vermektedir. Şöyle ki; “Yürekleri hoplatan büyük felaket! Nedir o yürekleri hoplatan büyük felaket? Yürekleri hoplatan büyük felaketin ne olduğunu sen ne bileceksin?” Karia/1-3 “Kulakları patlatan o ses” diye çevrilen kåria kelimesi sözlükte “şiddetle vurmak, çarpmak” anlamına gelen kar‘ kökünden türemiş bir isim olup kıyameti ifade eder. Arapça’da büyük felâket ve belâya da kåria denir (bk. Ra‘d 13/31). Kıyamet dehşet verici halleriyle kalplere korku saldığı ve o günde suçlular cezaya çarptırıldığı için kıyamete kåria denmiştir. Bu âyetler, gerek üslûp gerekse anlam bakımından kıyamet olayının büyüklüğünü ve şiddetini ifade ettiği gibi kıyametin ne zaman meydana geleceğinin bilinemeyeceğini de göstermektedir. Bu dehşetli günde insanların halleri ise şöyle tasvir edilmektedir. “O gün insanlar, her biri bir tarafa uçuşan küçük kelebekler gibi olacaktır.” Karia/4 Bu ayette kıyamet gününde insanların kabirlerinden kalkarak mahşer yerine gidişleri tasvir edilmektedir. İnsanlar o anda korku ve dehşet içerisinde dağınık bir halde bulunacaklarından yüce Allah (cc), onları sağa sola dağılmış kelebeklere benzetmiştir. Kabirlerinden kalkan insanlar büyük kalabalıklar oluşturacakları için de başka bir âyet-i kerîmede (Kamer 54/7) dağılıp savrulmuş çekirgelere benzetilmektedirler. O gün insanlar birbirlerini çiğnercesine hareket edip mahşerde toplanacaklardır (Kehf 18/99). “Dağlar da atılmış renkli yünler gibi olacaktır.” Karia/5 Bu ayette ise; Kıyamet gününde dağların yok olma safhalarından biri dile getirilmektedir. Başka ayetlerde anlatıldığına göre o gün dağlar parça parça olacak (Fecr 89/21), akıp giden kum yığını haline gelecek (Müzzemmil 73/14), atılmış renkli yüne dönüşecektir. Sonra da serap olacaktır (Nebe’ 78/20). Bütün bu tasvirler, kıyamet gününde yerkürede meydana gelecek olan sarsıntının ne derece şiddetli olacağını göstermektedir. Surenin son bölümünde ise amel defterlerinin tartılması anlatılmaktadır. “İşte o vakit, kimin tartıları ağır gelmişse, Artık o, hoşnut olacağı bir hayat içinde olacaktır. Ama kimin de tartıları hafif gelirse, İşte onun anası (varacağı yer) Hâviye’dir. Sen Hâviye’nin ne olduğunu ne bileceksin? O, kızgın bir ateştir.” Karia/6-11 “Tartılan ameller” diye çevrilen mevâzîn kelimesi ya “tartılan şey” anlamına gelen ve amelleri ifade eden mevzûn kelimesinin veya “terazi” anlamına gelen mîzanın çoğuludur. Meâlde birinci anlam tercih edilmiştir. İkinci anlama göre de kelime kinaye olarak yine tartılan amelleri ifade eder. Zira terazilerin ağır gelmesi, “onlarda tartılan eşyanın ağır gelmesi” demektir. “Tartılan amellerin ağır gelmesi” hayır ve iyiliklerin fazla olmasını anlatmakta ve Allah’ın rızâsının bu sayede kazanılacağını göstermektedir. 6-7. âyetler iyilikleri kötülüklerinden çok olan kimselerin nimetlerle donatılmış cennetlerde ebedî olarak mutlu ve müreffeh bir hayat süreceklerini ifade eder. Amellerin hafif olması ise kulun dünyada yaptığı iyiliklerin azlığı veya bulunmaması demektir. Bu âyet, dolaylı olarak “günahları ağır basarsa” anlamını da içermektedir. Âhiret olayları gayb âleminden olduğu için amellerin nasıl tartılacağı veya ölçüleceği hakkında söz söylemek yahut fikir yürütmek mümkün değildir. 9. ayette “kucaklayacak olan” diye çevrilen ümm kelimesi sözlükte “anne” anlamına gelir. Burada mecaz olarak “barınak” mânasında kullanılmıştır. Ayette, annenin çocuğuna kucak açıp onu bağrına basmaya can attığı gibi cehennemin de suçlulara kucak açarak onları içine almak için iştiyakla beklediğini ifade eden kinayeli bir anlatım söz konusudur. 8-9. âyetler, böyle iyi işleri az, kötülükleri çok olan kimselerin gidecekleri yerin cehennem olduğunu göstermektedir. Tefsirlerde hâviye kelimesinin cehennemin isimlerinden biri olduğu belirtilmiş, son âyet de buna delil gösterilmiştir. Selam ve dua ile.