Mushafta’ki sıralamada doksan dördüncü, iniş sırasına göre on ikinci suredir. Duhâ sûresinden sonra, Asr sûresinden önce Mekke’de inmiştir. İnşirah “açılıp genişlemek, huzura kavuşmak” anlamlarına gelmektedir. İlk âyetinde aynı kökten olan fiil kullanıldığı ve Hz. Peygamber (sav) ’in gönül ferahlığına ve huzura kavuşturulduğu bildirildiği için sure “İnşirah” adını almıştır. Ayrıca “Şerh, Elem neşrah” adlarıyla da anılmaktadır. İnşirâh suresi sekiz ayettir. Surenin konuları İnşirâh suresi de, Duhâ suresi gibi Peygamber Efendimiz (sav)’in tebliğin ilk dönemlerinde mâruz kaldığı sıkıntılar karşısında kendisini teselli etmek amacıyla indirilmiştir. Surenin nüzul sebebi olarak fakirliklerinden dolayı putperestler tarafından aşağılanan Müslümanların teselli edilmesi de gösterilmektedir (Süyûtî, s. 213). İnşirâh suresini daha iyi anlayabilmek için, sureden ayetleri inceleyerek birlikte tefekkür edelim inşaellah. İnşirâh suresi de Efendimiz (sav)e lütfedilen nimetlerin sayılması ile başlamaktadır. “(Ey Muhammed!) Senin göğsünü açıp genişletmedik mi? Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı? Senin şânını yükselt-medik mi?”. İnşirâh/1-4 İnşirâh suresinin ilk ayetinde Efendimiz (sav) in göğsünün açılarak genişletilmesinden haber verilmektedir. Bu ayet-i kerimeyi El İsfahânî “kalbin ilâhî bir nur ile Allah Teâlâ tarafından bir huzur ve sükûnet, bir rahatlık ile genişletilmesi” şeklinde açıklamıştır. (el-Müfredât, “şrh” md.). Hz. Peygamber (sav)’in kalbinin açılıp genişletilmesi ifadesini, Zümer sûresinin 22. ayeti de dikkate alındığında, onun beşerî idrak kapasitesinin vahiy ile arttırıldığına ve âzami seviyeye çıkarıldığına işaret olarak anlamak uygun olur denilmiştir. Ayrıca müfessirler bunu, ona indirilen vahyi anlaması, koruması ve peygamberlik görevini yerine getirebilmesi için kendisine verilmiş olan zihin açıklığı, mâneviyat yüksekliği gibi mânalarla da açıklamışlardır. Bazı müfessirler ise Duhâ sûresinin devamı mahiyetinde olan bu ayetlerde, bir süre ara verilmiş olan vahyin yeniden başlamasıyla Hz. Peygamber (sav)’in mâneviyatının güçlendirildiğine değinildiği kanaatindedir. İkinci ve üçüncü ayetler hakkında müfessirlerin birçok yorumu olmuş, bu yorumlar içerisinde en zayıf olarak değerlendirilen yorum F.RAZİ tarafından yapılan “günahlarının, hatalarının bağışlanmış olması” şeklindeki yorumdur denilmiştir. Zayıf bulunmuş çünkü onun Câhiliye döneminde puta tapmadığı bilinmektedir, herhangi bir günah işlediği de sabit değildir. Esasen İslâm tebliğ edilmeden onun yasaklarını çiğnemenin günah olduğundan da söz edilemez. Hz. Peygamber’in “adının ve sanının yüceltilmesi” ni müfessirler şöyle açıklamışlardır. Resûlullah (sav)’ın adının mukaddes kitaplarda zikredilmesi ve geleceğinin müjdelenmesi, kelime-i şehâdette onun isminin Allah’ın ismiyle birlikte yer alması, gökyüzünde melekler, yeryüzünde müminler tarafından hürmetle anılması, Kur’an’da Allah’a itaatle birlikte ona da itaat edilmesinin emredilmesini örnek göstermişlerdir. (bk. Şevkânî, V, 542). Âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olması da (bk. Enbiyâ 21/107) onun şanının yüceltildiğini ifade eder. Ayrıca bu ayeti, ileride Resûlullah’ın isminin ve tebliğ ettiği dinin bütün dünyada tanınıp yayılacağını bildiren bir müjde olarak anlamak da mümkündür. Yine, Kur’an’da onun müstesna niteliklerini, Allah katındaki konumu ve değerini açıklayan âyetler de bu bağlamda “adını sanını yüceltme” olarak değerlendirilebilir. Sıradaki ayetlerde ise önce bir teselli ve devamında ise Efendimiz (sav)in yapması gerekenler bildirilmektedir. “Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul. Ancak Rabbine yönel ve yalvar.” İnşirâh/5-8 Bu surenin Mekke döneminde indiği göz önüne alındığında şöyle bir başlangıç yanlış olmaz sanırım. Efendimiz (sav) ve arkadaşları Mekke döneminde müşriklerin giderek değişik şekildeki işkencelere kadar varan baskılarından acı çekiyorlardı. Bu durum hem peygamber Efendimiz (sav),i hem de müminleri üzüyordu. Yüce Allah (cc) Resulünü ve müminleri teselli edip gönüllerini rahatlatmak için bu ayetleri indirerek sıkıntılardan sonra ferahlığın ve başarının geleceğini müjdelemiştir. Rivayete göre bu sure inince Hz. Peygamber (sav), 5 ve 6. ayetlerde güçlüğün yanında kolaylığın da bulunacağının iki defa zikredilmesini göz önüne alarak, kendisine inananlara, “Müjdeler olsun! Size kolaylık geldi; artık bir güçlük iki kolaylığa asla galip gelemez!” buyurmuştur. (Muvatta’, “Cihâd”, 6; Taberî, XXX, 151). “O halde önemli bir işi bitirince diğerine koyul” meâlindeki 7. âyetle ilgili olarak çok farklı yorumlar yapılmıştır. Katade, Dahhâk ve Mukâtil ayetteki bu kelimeye “Farz namazlarını bitirdiğinde, yaptığın duada, Rabbine sarıl ve talebin konusunda O’na yönel, O sana verir.” manasını vermişlerdir. Şa’bi de “Teşehhüdü bitirince, (yani selam verince) dünyan ve ahiretin için dua et” manasını vermiştir. Mücâhid de “Dünya işlerini bitirdiğinde, kalk ve namaz kıl” demiştir. Abdullah ibn Mes’ud da “Farz namazları bitirdiğinde, gece namazı kılmaya kalk” manası verirken; Hasan el Basrî “Savaşı bitirdiğinde, ibadet hususunda gayret göster” der. Ali ibn Ebi Talha da “Eğer sıhhatin yerinde ise..” der. F.RAZİ ELMALILI tefsirinde ise; O halde boşaldığın vakit, yani her zorluğa bir kolaylık vurgulanarak vaad edilmiş olduğu için bir görevi, bir ibadeti bitirip bir zorluktan bir kolaylığa geçtiğin, biraz dinlendiğin, mesela aldığın vahyi yerine ulaştırdığın, farzlarını yerine getirdiğin vakit yine yorul. İş bitti diye rahata düşüp kalma da yine zahmeti tercih edip diğer bir ibadet için kalk, çalış, yorul; Farz bittiyse nafileye geç, namaz bittiyse duaya geç ki, kolaylık da artsın, şükürde devam etmiş olasın. Bilindiği gibi “nasab”, yorgunluktur. Kolaylık tembelliğe sevk etmemeli, çalışmaya teşvik edici olmalıdır ki onun peşinden de bir kolaylık gelerek, artma ve ilerleme durumu hâsıl olsun. ELMALILI. İbn Âşûr’ ise, ayeti herhangi bir özel iş ve ibadetle sınırlamadan, “Önemli işlerden birini tamamlayınca ardından başka bir işe yönel ki böylece bütün vakitlerini önemli işlerle değerlendirmiş olasın” şeklinde bir açıklama yapmıştır. (XXX, 416-417). Bu yoruma göre ayette Resûlullah’a ve onun şahsında Müslümanlara bütün vakitlerini hayırlı ve yararlı faaliyetlerle değerlendirmeleri, ibadet, dua, tebliğ ve irşad gibi dinî faaliyetlerin de; çalışma, üretme, öğrenme-öğretme, yardımlaşma ve dayanışma gibi dünyevî faaliyetlerin de hakkını vermeleri emredilmiştir. Son ayette ise kişinin, gerek çalışmasında gerekse ibadetinde yalnız Allah’a yönelmesi, her işini öncelikle O’nun rızasını gözeterek yapması, ne diliyorsa O’ndan dilemesi, ne istiyorsa O’ndan istemesi emredilmiştir. Selam ve dua ile.