İLKBAHAR ÇİÇEKLİ AĞAÇLARLA GELİR

Her insanın hayatını sürdürmesinin bir sebebi vardır. Bazı insanlar bunun farkında değildir, bazıları bu sebebi bildiğini sanır, pek azı ise gerçekten neden yaşadığını bilmektedir. Zaman zaman durup "Bu hayatta ve bu yaşantımla gayem nedir?" Minvalinde sorular sormak gerekir.

Bu sorular yalnızca amacımızı hatırlatmak görevi görmez. Bizi hayatta tutan şey veya şeylerin ilkelerine bağlılığımızı da gözden geçirmemizi sağlar. İlke konusunda hiçbirimizin eksik olmadığı aşikâr olsa da (!)

Bu kendimizle yaptığımız akitlerin neresinde olduğumuzu gösterecektir. Başıboş bir yaprak olmak ve serseri bir rüzgârla savrulmak hiç kimse için hoş bir durum gibi görünmez. Ama bilmeyiz ki oturup eleştirdiğimiz toplum ağacının bir yaprağıyız; hepimizi sallayan, sürükleyen hoyrat rüzgârlar vardır, olacaktır.

Asıl mevzu şudur: Ağacını beğenmeyen bu yapraklardan hangileri tohuma sahiptir ve daha güzel bir ağaç için toprağa düşmeyi, köklenmeyi istemektedir? Hiçbir yaprağın, diğer bir yaprağı ve tohumu beğenmediği bu ağacın yaşaması bile mucizevidir. Bu metaforu bir kenara bırakıp en açık şekilde soruyorum: Eleştirdiğiniz toplumu oluşturan biz değil miyiz? Ya da bu toplumun bir parçası?

Madem ağaçtan memnun değiliz, neden bir tohuma sahip olmak istemeyelim?

Basit bir diyalektik yapalım, bir kaktüsü büyüterek ondan bir meyve bekleyemezsiniz. Meyve ağacı büyütüp, yeşertmediğiniz müddetçe meyve alma olanağınız yoktur. Bu saksı kalplerimizdir. İçimizde nefret, kin, haset, düşmanlık olduğu halde birbirimizden nasıl meyve ya da tat talep edebiliriz? Oysa meyve ağaçları yeşertmek, içten dışa bir yol izlemek daha insancıl ve güzeldir. Ağacımıza bakmadan hatta ağacımızın varlığı yahut yokluğu konusunda gerçeklikle yüzleşmediğimiz takdirde hiçbir ağacın meyvesine acı diyemeyiz. Hep birlikte güzel bir ağaç olmak, yanlış dallardan kurtulup doğru dallara sahip olmak, iyi meyve ağaçları olmak için bir şeyler yapalım.

Tüm bu fikirlerin, düşüncelerin ve paradigmanın demagojiden ibaret olduğu düşünülebilir. Hakimi, savcısı içinde olmayıp sadece her ahlaka serkeş olan avukatlarımız içimizde olduğu halde böyle yorumlanması gayet mümkündür. İlkelerin en mükemmeli ile yazıyı sonlandırıyorum iyi, güzel ve doğru kalmamız dileğiyle.

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Ekrem Kaya 03 Nisan 2024 22:27

    Çok hoş bir yazı. Büyük Doğu idealini tüm milletimize sunup; Üstad’ın bahsettiği “sağına ve soluna bakmadan ben varım” diyen gençlik son ümidimizdir

  • Kadir Camadan 23 Şubat 2024 10:01

    Çok güzel olmuş tebrik ederim ALLAH Zihnini bahtını açık etsin