Surenin tanıtımı
Mushaf’taki sıralamada yüz on İkinci, iniş sırasına göre yirmi ikinci suredir. Nas suresinden sonra, Necm suresinden önce Mekke’de inmiştir.
Medine’de indiğine dair rivayet de vardır.
Mekke’de indiğini söyleyenler Mekkeli müşriklerin Hz. Peygamber (sav)’e gelerek “Bize rabbinin soyunu anlat” dediklerini, bunun üzerine bu surenin indiğini bildiren rivayetleri delil getirirler (Müsned, V, 133-134).
Medine’de indiğini söyleyenler ise Yahudilerle Hıristiyanların Hz. Peygamber (sav)’e yönelttikleri Allah hakkındaki sorulara bir cevap olmak üzere Cebrâil’in Hz. Peygamber (sav)’e gelip “Kul hüvellahü ehad” sûresini okuduğunu bildiren rivayetleri delil göstermişlerdir (Taberî, XXX, 221222; Râzî, XXXII, 175).
Ancak surenin üslûp ve içeriği Mekke döneminde indiği izlenimini vermektedir.
Surenin kaynaklarda tesbit edilen yirmiyi aşkın adı vardır. Ancak yaygın olarak İslâm dininin temel ilkesi tevhid inancının veciz bir ifadesi olan “İhlâs” adıyla tanınmıştır.
En çok kullanılan isimlerinden biri de “Kul hüvellahü ehad” dır.
Ayrıca “Samed, Tevhid, Esâs, Tecrîd, Necât, Velâyet, Mukaşkışe, Muavvize” adlarıyla da anılmaktadır (diğer isimleri için bk. Râzî, XXXII, 175-176; İbn Âşûr, XXX, 609-611; Emin Işık, “İhlâs Sûresi”, DİA, XXI, 537-538). İhlâs suresinin fazileti;
Hz. Peygamber (sav) bu surenin önemi ve fazileti hakkında söyle buyurmuştur:
“Varlığım elinde olan Allah’a yemin ederim ki bu sure Kur’an’ın üçte birine denktir” (Buhârî, “Tevhîd”, 1).
Yine Hz. Peygamber (sav), sevdiği için bu sureyi her namazda okuyan bir sahâbîye, “Onu sevmen seni cennete götürür” müjdesini vermiştir (Tirmizî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 11, “Tefsîr”, 93; diğer hadisler için bk. İbn Kesîr, VIII, 539-546).
İhlâs suresi dört ayettir.
Surenin konuları
Bu surenin temel konuları şunlardır: Allah’ın birliği (Tevhid), Allah’ın varlığının kendinden oluşu, Allah’ın doğmamış ve doğurmamış olması, Eşi ve denginin bulunmayışı.
İhlâs suresini daha iyi anlayabilmek için, ayet meallerini yazıma alarak birlikte tefekkür edelim inşaellah.
İhlâs suresinin ilk ayeti Allah’ın bir olduğunu bizlere bildirmektedir.
De ki: “O, Allah’tır, bir tektir.” İhlâs/1
İhlâs sûresi, İslâm’ın esası olan tevhid (Allah’ın birliği) ilkesini özlü bir şekilde ifade ettiği ve Allah Teâlâ’yı tanıttığı için Hz. Peygamber Efendimiz (sav) tarafından Kur’an’ın üçte birine denk olduğu ifade buyurulmuştur.
Kelâmın akışı ve konunun Allah’ın nesebini (hangi soydan geldiğini) soranlara verilen cevapla ilgili olması dikkate alındığında
1. ayetteki “O” diye çevrilen “hüve” zamirinin Allah’a ait olduğu açıkça anlaşılır.
Allah ismi, varlığı ezelî, ebedî, zarurî ve kendinden olup her şeyi yaratan, her şeyin mâliki ve mukadderatının hâkimi, her şeyi bilen ve her şeye kadir olan... Yüce Mevlâ’nın öz (has) ismidir.
Müfessirler, bu surede ağırlıklı olarak Allah’ın birliğini ifade eden ahad terimi ile var oluş bakımından kimseye muhtaç olmadığını anlatan “samed” terimi üzerinde durmuşlardır.
“Tektir” diye çevrilen “ahad” kelimesi, “birlik” anlamına gelen vahd veya vahdet kökünden türetilmiş bir isimdir (Ebû Hayyân, VIII, 528);
Sıfat olarak Allah’a nisbet edildiğinde O’nun birliğini, tekliğini ve eşsizliğini ifade eder;
Bu surede doğrudan doğruya, Beled sûresinde ise (90/ 5, 7) dolaylı olarak Allah’a nisbet edilmiştir; bu anlamıyla tenzihî veya selbî (Allah’ın ne olmadığını belirten) sıfatları da içerir.
Nitekim devamındaki âyetler de bu mânadaki birliği vurgular. Bu sebeple “ahad” sıfatının bazı istisnalar dışında Allah’tan başkasına nisbet edilemeyeceği düşünülmüştür.
Aynı kökten gelen vâhid ise “bölünmesi ve sayısının artması mümkün olmayan bir, tek, yegâne varlık” anlamında Allah’ın sıfatı olmakla birlikte Allah’tan başka varlıkların sayısal anlamda birliğini ifade etmek için de kullanılmaktadır.
Türkçe’de de “bir” (vâhid) ile “tek” (ahad) arasında fark vardır. Bir, genellikle “aynı türden birçok varlığın biri” anlamında da kullanılır. “Tek” ise “türdeşi olmayan, zâtında ve sıfatlarında eşi benzeri olmayan tek varlık” mânasına gelir.
İşte Allah, bu anlamda birdir, tektir.
Ahad ile vâhid sıfatları arasındaki diğer farklar ise şöyle açıklanmıştır:
Ahad, Allah’ın zâtı bakımından, vâhid ise sıfatları bakımından bir olduğunu gösterir.
Ahad ile vâhidin her biri “ezeliyet ve ebediyet” mânalarını da ihtiva etmekle birlikte, bazı âlimler ahadı “ezeliyet”, vâhidi de “ebediyet” mânasına tahsis etmişlerdir.
Allah’ın sıfatı olarak her ikisi de hadislerde geçmektedir (bk. Buhârî, “Tefsîr”, 112; İbn Mâce, “Duâ”, 10; Nesâî, “Cenâiz”, 117; Müsned, IV, 103; geniş bilgi için bk. Bekir Topaloğlu, “Ahad”, DİA, I, 483; Emin Işık, “İhlâs Sûresi”, DİA, XXI, 537).
Selam ve dua ile.