Kıymetli okurlarım uzun bir aradan sonra tekrar siz okullarımla beraber olmanın mutluluğunu yaşattığı için Cenab-ı Hakk'a sonsuz şükürler olsun. Kutlu nebisine zerreler adedince salât ve selam olsun. “Dertli; diyegen olur.” sadedinde bizleri yazdıklarımızda rızasına muktedir kılması için Cenab-ı Hakk'a niyaz ediyoruz.
Hepinizin malumu olduğu üzere birbirimizi anlayış ve idrak potamızdan uzaklaştırmadan, şefkat ve sevgi mayasıyla yoğurup anlamaya çalışmamız gerektiği bir hayatı uzunca bir zamandır özlemle gözlemekteyiz. Neden mi? Günlük yaşantımızda gördüğümüz ve bizzat karşı karşıya kaldığımız olaylardan dolayı. Birbirimize kayıtsız kalışımız, ölçüsüz ve çoğu yapıcılıktan uzak yıkıcı eleştirilerimiz, empatisiz tek taraflı bakış, görüşümüzdeki küçüklüğümüze rağmen küçük görüşümüz, küçümseyişimiz, ‘en iyisini bilirim’ci tavrımız… İşte bu noksanlıklarla muhataplarımızı maruz bıraktığımız söz ve fiillerimizle sanki bir savaş kazanmış edasıyla mutlu oluşumuz. Oysaki bu davranışlarımızla hemen her an çaresiz ve savunmasız bıraktığımızı, mat ettiğimizi düşündüğümüz bu neticesi olmayan mücadelelerimizle insanlarla olan ikili ilişkilerimizi bozmaktan öteye gitmiyoruz. Ve her gün bir müstesna gönlü yıkıyoruz… Mesela sosyal medyada paylaşılan bir paylaşım bizden bir şey taşıyorsa değerli bulup gülücükler atıyor, beğeni yağmuruna tutuyor, tam tersi bir netice sunuyorsa bu sefer taş yağmuruna tutuyoruz. Bu bakış maalesef toplumun kronik bir problemi olmuş durumda. Gündeme dair herhangi bir meseleye herkes kendi zaviyesinden değerlendirmelerde bulunurken meseleyi değersizleştirdiğinin farkında bile olamıyor. Bir başka örnek verecek olursak; ekranlara yansıyan ve kamuoyunun teyakkuza geçtiği bir hadisede olayda ihmal zinciri varsa olayı bir anda siyasi bir boyuta taşınır. Şayet taciz vs. sapkınlıklar gibi bir durum varsa dini argümanlarla ilintilendirilip hiç alakası olmayan kişi-kişiler veya kurumlara atılan mesnetsiz iftiralarla hedef kişiler yaftananmaya çalışılır, devletin kolluk kuvvetlerinin adam sendeciliği gibi akla-hayale gelmez nice iftira ve karalamalarla olay bir anda önüne gelen her şeye kurusıkı kelimeler savuran basiretsiz, anlayışsız felaket tellallarının güdümü ile büyür girer. Böylelikle olay, toplumun huzur ve güven ortamını bozmaya güdümlü olan ve bu işi profesyonel bir meslek haline getiren tasmalı kanı bozukların hareket alanına evrilir. Bunlar ideolojik yaklaşımlarına dair virüslerini tasmalarını tutanların gevşettiği her yer ve alana bulaştırmaktan imtina etmeyen anlayış ucubesi, misyonlarının gereğini ifâ eden tefrikacılardır. Kamuoyunu aldatır, meseleyi daha büyük mecralara taşımaya çalışır. Bu anlayışın taşeronları her türlü aşağılık yönelişi sergilemekten imtina etmezler. Onların anlayış ibreleri “Hedefe giden yolda her şey mübahtır.” sloganına kuruludur.
Bu bakışın militanları hemen her gün bir olayın yaşandığı ülkemizde de Anadolu medeniyeti var olmuş olalı yerlerini muhafaza etmektedir. Bu oluşumlar olayları toplumsal kaotizme çevirmeye odaklanmışlardır. Bu toplumun içerisinde yaşayan, bizimle aynı güneş aynı hava, su ve topraktan beslenen bu provokatörler bulunduğu jeopolitik konumundan dolayı tarihin hemen her döneminde esnekliğini koruyan coğrafyamızda rüzgârın esişine göre yön değiştiren içimize sinmiş içine sindiremeyenler güruhunu oluşturmaktadır. Bunlara karşı toplum olarak her daim teyakkuzda olmamız çok büyük önem arz etmektedir. Bu şuurla Allah’tan ülkemizin maddi ve manevi müreffeh yarınlara kavuşması adına Hakk'ı ‘Hak’ bilip ittiba, batılı ‘batıl' bilip içtinap eyleyen, liyakat ve istidat sahibi mücahitlerin zuhuratını tecelli buyurmasını iştiyak ve tazarru ile niyaz ediyoruz.
Selam ve dua ile
Eline diline kalemine sağlık, çok güzel tespitlerle dolu harika bir yazı olmuş..