Medine dönemi:
Hz. Ebubekir (r.a) efendimiz ilk Müslüman olan, aynı zamanda hür ve varlıklı biri olarak İslam’ı seçtiği için dikkatleri üzerine çeken ve İslam’a büyük hizmetler yapan değerli bir şahsiyetti.
Mekke döneminde İslâmiyet’in yayılmasında Hz. Ebubekir (ra)’in Kureyş’in ileri gelenlerinden biri olmasının büyük tesiri vardır.
Mekke de Müslümanların sayıları arttıkça müşriklerin baskı ve zulümleri de artıyordu. Bundan dolayı Efendimiz (sav) Müslümanlardan bir kısmını Habeşistan’a hicret ettirdi. Hz. Ebubekir (ra)’da bunların içinde vardı fakat yolda vazgeçip geri döndü.
Bir müddet sonra bu baskılar iyice artınca ve Medineli Müslümanlar Efendimiz (sav)’i Medine’ye davet edince, bu defa Müslümanlar için yeni bir hicret merkezi ortaya çıkmış oldu ve Efendimiz (sav)’in izni ile Müslümanlar guruplar halinde Medine’ye hicret etmeye başladı.
Hz. Ebubekir (ra) ise Efendimiz (sav) ile birlikte Mekke’den çıkarak Medine’ye hicret etti. Safer ayının 26. günü başlayan Hicret, Rebiülevvel ayının 12. günü Medine'ye 3 km uzaklıkta bulunan Kubâ’ya ulaşılmasıyla tamamlanmış oldu.
Mekke döneminde Hz. Peygamber (sav), Hz. Ebubekir ile Hz. Ömer (r.anhum) arasında kardeşlik bağı kurmuştu (İbn Sa‘d, I, 238; III, 174, 175). Medine’de ise evinde misafir olduğu Hârice b. Zeyd (ra) ile arasında kardeşlik bağı kuruldu.
Hârice b. Zeyd (ra)’in, servetini kendisiyle paylaşma teklifini kabul etmeyen Hz. Ebubekir (ra), hicret ederken yanına aldığı paradan artakalan 5000 dirhemle Medine’de ticarete başlar.
Fakat şehrin havası sağlığına iyi gelmediği için sıtma hastalığına yakalanır. Bunun üzerine oğlu Abdullah’a mektup yazarak Mekke’de kalan ailesini Medine’ye getirmesini ister. Abdullah da kız kardeşleri Esmâ ve Âişe ile annesi Ümmü Rûmân, Hz. Peygamber (sav)’in hanımı Sevde (r.anh) ile kızları Fâtıma ve Ümmü Gülsüm’ü de alarak birlikte Medine’ye hicret ederler.
Hz. Ebubekir (ra), Mekke’de olduğu gibi Medine’de de Efendimiz (sav)’in yanından hiç ayrılmaz. Sürekli Efendimiz (sav) ile birlikte bulunur.
Bilinen en önemli ayrılığı 9. Yıldaki Emir olarak görevlendirildiği hac yolculuğu ve katıldığı bazı seriyelerdir.
Hizmette ve sadakatte her zaman önde olan Hz. Ebubekir (ra), Mescid-i Nebevinin arsasını satın alarak Medine hayatına başlamıştır.
Kumandanlığını Efendimiz (sav)’in yaptığı bütün savaşlarda Efendimiz (sav)’in yanında yerini almış, her zaman ona yakın olmuştur.
Ayrıca Hudeybiye Barış Antlaşmasında ve bu yıl yapılamayan ve ertesi yıla kalan Umretü’l kaza’ya katılmış. Son olarak da Efendimiz (sav) ile birlikte Veda Haccı’na iştirak etmiştir.
Peygamber Efendimiz (sav), Müslümanların var oluş savaşı olan Bedir Gazvesi’ne karar vermeden önce Hz. Ebubekir (ra) ile istişare etmiş, Hz. Ebubekir (ra), Efendimiz (sav) için kurulan kumandanlık karargâhında onun yanında bulunmuştur.
Hz. Ebubekir (ra), Bedir gazvesinde müşriklerin safında bulunan oğlu Abdurrahman ile savaşmak istemiş fakat Efendimiz (sav) buna izin vermemiştir.
Bedir gazvesi neticesinde alınan esirlere yapılacak muamele ashap arasında istişare edilmiş ve Resûlullah (sav) Hz. Ebubekir (ra)’in görüşüne uymuştur.
Resûlullah (sav) esirleri ne yapacaklarına dair ashabıyla istişâre ettiğinde;
Hz. Ebûbekir (ra): “Yâ Resûlallah! Fidye alalım! Bu mal bizim için kâfirlere karşı bir kuvvet olur ve umulur ki Allah Teâlâ onları İslâm’a hidâyet eder!” dedi.
Hz. Ömer (ra):“Bunlar küfrün önderleri ve büyükleridir, öldürelim onları!” dedi.
Resûlullah Efendimiz (sav) Hz. Ebûbekir (ra)’in görüşüne meylettiler.
Yapılan istişâre neticesinde bu esirler fidye karşılığında serbest bırakıldılar. Fidye ödeyemeyecek durumda olanlar da karşılıksız serbest bırakıldılar. Ancak bunlardan okur-yazar olanların her biri, on Medineli çocuğa okuma-yazma öğretmekle vazifelendirildi. Onlar da fidyelerini böylece ödemiş olacaklardı. (Ahmed, I, 247; Vâkıdî, I, 129; İbn-i Sa’d, II, 22)
Bedir gazvesinde alınan esirlere Müslümanlar çok iyi davranmış. Esirlerden elbisesiz kalmış olanlara giyecekler verilmiştir. Bu esirler Müslümanlarla birlikte ve onlarla eşit şartlar altında yemeğe oturuyorlardı. Esir alınanlardan sadece ikisi idama mahkûm edilmiştir.
Çünkü bunlar Mekke'de inananlara yapmış oldukları zulümden dolayı idamı hak etmişlerdi.
Bunlar; İslâm’ın azılı düşmanlarından olup Müslümanlara çok eziyet eden Nadr b. Hâris ile Ukbe b. Ebû Muayt’ın dır.
Hz. Ebubekir (ra), Uhud savaşında da, savaş Müslümanlar aleyhine gelişme gösterdiği andan itibaren vücudunu Resûlullah (sav)’a siper eden ve yanından hiç ayrılmayan birkaç sahabeden biri olmuştur.
Hicretin 6. yılında (627) Müslümanlar Hudeybiye’de Kureyşli süvarilerle karşılaştıkları zaman da Hz. Peygamber (sav) yine onunla istişare etti.
Barış görüşmeleri esnasında, Kureyş elçisi Urve b. Mes‘ûd’un Müslümanları hedef alan ve onların Resûl-i Ekrem (sav)’i bırakıp kaçacaklarını iddia eden hakaret dolu sözlerine sert tepki gösterdi.
Hudeybiye Antlaşması üzerine nâzil olan Fetih süresini en iyi anlayanlardan biri olarak umre yapılmadan Medine’ye dönme kararını bir türlü kabul edemeyen Hz. Ömer (ra)’i. İkna etti.
Hz. Peygamber (sav); Hicretin 7. yılın Şâban ayında (Aralık 628) Necid bölgesine gönderdiği seriyyeye Hz. Ebubekir (ra)’ı kumandan tayin etti; o da Benî Kilâb ve Benî Fezâre kabilelerini yola getirerek Medine’ye döndü (İbn Sa‘d, II, 117-118).
Mekke’nin fethinde İslâm ordusu şehre girdiği zaman doğruca babasının yanına giderek, onu Hz. Peygamber (sav)’in huzuruna getirdi ve Müslüman olmasını sağladı.
Böylece sağlığında annesi, babası ve bütün çocukları Müslüman olan yegâne sahâbî oldu (İbn Sa‘d, V, 451).
Hz. Ebubekir (ra); Huneyn Gazvesi ve Tâif Muhasarasına da katıldı. Tebük Gazvesi’nde Resûlullah (sav)’ın kendisine verdiği en büyük sancağı taşıdı. Ordunun bu gazveye hazırlanması için bütün servetini Resûl-i Ekrem (sav)’in emrine tahsis etti.
Hicretin 9. yılında (631) bizzat hacca gitmeyen Hz. Peygamber (sav) onu 300 sahâbî ile emîr-i hac tayin etti. Bir yıl sonra da Hz. Peygamber (sav) ile birlikte Vedâ haccına katıldı.
Yüce Allah bizleri şefaatine nail eylesin.
Selam ve dua ile.