Samimiyet; muhatap ve mükellef oluşun gereğidir. Bu ifadenin karşılığı her sinede farklı bir anlam barındırmaktadır. İslam tarihinde samimiyet ve sadakatin yüzlerce örneğine tanık olmaktayız. Bu erdemlerin bir başka örneği de Hz.Maşita’dır. Hz. Maşita “Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru” derler.” (Âl-i İmran Ayet:191) ayet-i kerimesinde ifade edildiği üzere sürekli zikir halinde olan bir muvahhiddi. İşte böyle bir zikir esnasında Allah'ın ve Hz. Musa’nın hak olduğuna dair inancını açıktan dile getirmesi sebebiyle mel'un Firavun tarafından şehit edilmiştir. Olay şu şekilde gerçekleşmiştir: Firavun’un bir hazinedarı, hazinedarın da bir hanımı vardı. İşte onun adı Maşita idi. Ayrıca Firavun’un kızının dadısı idi. Maşita hatun Hz Musa’nın peygamberliğine inanmıştı. Allah-u Teala’yı birleyip, Hz Musa’ya onun peygamberi olarak inanırdı. Bir gün Maşita Hatun hamamda Firavun’un kızının başını tararken elindeki tarak yere düştü. Tarağı almak üzere eğilirken:
“Allah’ın adıyla başlarım. Küfredenlere lanet olsun!” diyerek tarağı yerden aldı.
-”Küfredenler helak oldular.” diye devam etti. Maşita’nın böyle dediğini Firavun’un kızı işitti. Ve dedi ki:
-Ya Maşita, yaramaz söz söyledin. Benim babamdan maada (başka) tanrı mı var? Niçin böyle söylersin? Eve vardığımda babama söyleyeyim de seni helak etsin.
Hamamdan çıkıp eve vardığında bu sözü babasına söyleyiverdi. Firavun Maşita’yı çağırtıp sordu ve dedi ki:
-Sen şöyle şöyle söyledin mi?
Maşita:
-Evet, ben öyle söyledim, dedi ve ilave etti ki Allah birdir, Musa hak peygamberdir.
Firavun bunları işittikten sonra Maşita’ya türlü türlü ceza ve işkenceler tatbik ettirdi. Kendisine bu sözünden dönmesini teklif ettirdi. Birçok ceza ve işkencelerden sonra Maşita Hatun hak sözden dönmediği için çarmıha gerdirildi. Sonra indirilip yüzükoyun yatırıldı. Maşita Hatunun iki kızı vardı. Büyüğünü getirip anasının yattığı yerde boğazladılar. Kendisine daha önce annesinin yolundan dönmesi teklif edildiğinde o kızcağız dedi ki:
”Allah’tan başka ilah yoktur, Hz. Musa kelimullahtır.”
Mel’un Firavun onun küçük kızcağızını da getirtti. Ahiret hatununun üzerine yatırdılar ki boğazlasınlar. O esnada kızcağız anasının memesine yapıştı ki emsin. O esnada şeytan-ı lain gelip Maşita’ya dedi ki:
-Ya Maşita! Kendini ve kızcağızlarını kurtarmak için o sözden döndüm demenin bir zararı yoktur. Sen var kendi halinde razı ol. Hiç olmazsa şu kızcağızlarını kurtar. Onlara yazık etme.
Şeytanın bu sözünü işiten ahiret hatunu hıçkıra hıçkıra ağlayıp inledi. Hak Teala kereminden o kızcağıza dil verdi. Kız annesine:
-Anne! Sabret. İnleme. Hak Teala senin için bir saray yaptı. O sarayda huriler, gılmanlar sana müştaktır. Sabret de Allah-u Teala’nın rahmetine kavuş.
Bunun üzerine ahiret hatunu artık umursamadı, o kızcağızı da anasının göğsünde boğazladılar.
O hatunu ve kocasını bir kazana koydular, içine su doldurdular ve dediler ki:
-Eğer o sözlerinizden dönmezseniz bu kazanın altına ateş koyacağız, kaynaya kaynaya can vereceksiniz. Bunlar o sözden dönmediler, yine de dediler ki ”La ilahe illallah Musa Kelimullah” (Allah’tan başka ilah yoktur, Hz Musa onun kelimidir.) Bunun üzerine odunları Firavun’un emriyle kazanın altına koydular. Kazan öyle kaynadı ki bunların ne eti kaldı, ne de derisi? Tamamı soldu, eridi gitti. Bunlar da Hak Teala’dan hesapsız ecir ve sevap aldılar.” (Eşrefoğlu Rumi, Müzekkin Nüfus)
Samimiyet'in insan üzerindeki tesiri işte böyle birşeydir. İstisnasız her şeyinden vazgeçmektir samimiyet. Hakk'ın teklifini tercihin adıdır samimiyet. Cenab-ı Hak bizleri samimi ve teklifini tercih edenlerden eylesin.
Selam ve dua ile...