Gelecek kaygısı, beklentisi hemen her insanı etkisini altına almaktadır. Evet, insanın bir amaç ve gayesi olması, insan olmasının ve diğer canlılardan farklı ve üstün bir yaratılışla yaratılmış olmasının doğal bir sonucudur. Bunun analizini her insan kendi özelinde yaparak rahatlıkla bir sonuca varabilir. Etrafımızda azımsanamayacak sayıda yarını için çalışan insanların ciddi bir telaş içerisinde koşuşturduklarını görmekteyiz. Burada biraz soluklanalım ve iç dünyamıza bir yolculuk yapalım. Sen, yarını için mücadele veren İnsan! Dönüp de hiç baktın mı küfende ne var? Neyin sahibi olmuşsun? Ya da olanların sahibi misin? “Yarın için ne hazırladın?” nın sendeki karşılığı nedir? Hem hazırlandın mı? Nerede, nasıl ve kiminle oturup kalktın. Bunların muhasebesini yaptın da yarın için mi endişeleniyorsun? Aynı endişeyi yarının sahibi ile yarın hesap vermek adına huzuruna çıkıp karşılaşacağın o an için de taşıyor musun? İnanıyoruz ki yarın, yarının sahibiyle ihya olunacaktır. Etrafımızdaki ilişkilerimize ve hayatın bizlere şu ana kadar bırakmış olduklarına bakarak yarınki neticemiz hakkında çıkarımlarda bulunabiliriz. Kendimizi Müslüman olarak tanıtıp, Hakkın bu kadar lütfuna olursak kör, Bizi şöyle çağırırlar; “Gel buraya Nankör!” Rabbimiz muhafaza buyursun. Sadece oturup kalkmamıza değil, kimlerle oturup kalktığımıza dahi çok dikkat etmeliyiz. Kimlerle muhatabız? Yakın arkadaşlarımız, dostlarımız diye isimlendirdiklerimiz kimler? Bu mesele o kadar önemli ki, İnsanın Dünya ve ukbasını ihya da edebilir, imha da. “Arkadaş tercihimiz; hayat ve ölüm tercihinden çokta uzak değildir.” Dersek, abartmamış oluruz.
İmam Buhari’de geçen sahih bir Hadis-i Şerifte Üç arkadaşın mağara hadisesi şöyle anlatılır; Rivayete göre geçmiş ümmetlerden inanç sahibi üç arkadaş uzunca bir yol katettikten sonra gecelemek için bir mağaraya girerler ve tam mağaranın içerisindeyken devasa bir kaya dağdan yuvarlanır ve mağara çıkışını kapatır. Ve bu üç arkadaş mağaranın içerisinde mahsur kalırlar. Seslenir, bağırırlar lakin dağ başında seslerini duyan olmaz. Hem sesleri duyulsa da ne olacak koca kayayı yerinden hareket ettirmek için insanüstü bir güç gerek. Çaresiz bir şekilde beklerken samimi bir yönelişle Allah’a dua edelim de Allah bizlerin işin kolaylaştırsın diye karar verirler. Birincisi avuçlarını semaya kaldırır ve “Allah’ım ben ömrüm boyunca ana ve babamın her akşam ihtiyaçlarını görüp sütlerini içirmeden uyutmadım. Yalnız bir gün gecikmiştim elimde süt kasesi yanlarına vardığımda her ikisini de uyumuş buldum. Ve ben o gün onlara kıyıp da uyandıramadım. Elimde süt kasesi ile olur ki her an uyanırlar beklentisi ile sabaha kadar bekledim. İmsak vaktinde uyandılar ve sütlerini içirdim. Şayet senin rızan için yaptığım bu amelim katında makbul (kabul edilmiş) ise bizim çıkmamız için şu kayayı açıver Yarabbi!” dedi. Kaya biraz hareket etti fakat yine de çıkmaya imkân yoktu. İkincisi de der ki “Ya Rabbi! Benim bir amcamın kızı var. Ona âşık olmuştum. (Bir rivayette; Bir erkek bir kadını ne kadar sevebilirse ben de onu o kadar seviyordum.) Ve ona ilişki teklifinde bulundum. O ise “ Hiç böyle şey olur mu! Haramdır!” dedi ve kabul etmedi. Bir zaman kıtlık dönemi oldu ve çok sıkıntıya girdi ve bana gelerek benden yardım istedi. Ben de şayet benimle ilişkiye girerse ona yardım edebileceğimi söyledim. O da çaresizliğinden bana bu imkânı verdi. İstediğinin fazlasını ona verdikten sonra ona yaklaştım. Tam bu işi yapacakken bana dedi ki “Yalnız şunu bil ki, ben sana bekaret mührümü (kızlık) helal etmiyorum. Bu helal değildir. Allah’tan kork!” ben de o an senin rızan için hemen toparlanıp o işten vazgeçtim. İhtiyacı için verdiğimi de geri almayarak onu bıraktım. Ya Rabbi! ben en sevdiğim insanla bu kadar yakınlaşmışken. Sadece senin rızan için bu işte uzaklaştım. Şayet senin rızan için yaptığım bu amelim katında makbul ise bizim çıkmamız için şu kayayı açıver Yarabbi!” dedi. Ve kaya biraz daha açıldı. Fakat yine çıkılabilecek kadar değildi! Üçüncüsü ise ellerini açtı ve “Ya Rabbi! Ben işçiler tuttum. Ücretlerini onlara verdim. İçlerinden birisi parasını almadan gitti. Ben de onu bulamadım. Bende olana parasını kullanarak iş yaptım ve değerlendirdim. Epeyce bir kazanç elde ettim. İlerleyen zamanlarda çıkageldi. Ve “Çalışmamın karşılığını almadan gitmiştim sende alacağım var. Şimdi sıkıştım ve onu almak için geldim. Benim ücretimi ver” dedi. Ben de ona dedim ki Bak şurada develer, öküzler, inekler, şurada köleler var. Bunların hepsi senin parandan hasıl oldu(kazanıldı). O da bana dedi ki “Ey Allah’ın kulu benimle alay etme. Ücretimi ver de gideyim.” Ne dalgası kardeşim! Senin bende kalan paran boşa
durmasın deyip koyun vs. aldım arttıkça arttı. Ve bu hale geldi. O da hepsini bir tane dahi bırakmadan alıp gitti. Ya Rabbi ben bunun sırf senin rızan için yaptım. Şayet senin rızan için yaptığım bu amelim katında makbul ise bizim çıkmamız için şu kayayı açıver.” Dedi. Ve o anda kaya hareket etti ve mağaranın önü çıkabilecekleri kadar açıldı. Onlarda mağaradan sağ-salim rahata çıktılar.”
Burada tüm anlatılanlar ve örneklemeler, içerisinde muazzam manalar barındırmaktadır. Bu hadis ile Allah’ımızın bizim üzerimizdeki muradını çok iyi okuyup, analiz etmeliyiz. Herkesin yaratılışı gereği önünde kayası (Günah-cürüm-hata vs.) olabilir fakat onu önünden kaldıracak amelleri olmalı. Konumuzla ilintili olması bakımından öncelikle şunu söylemeliyiz ki etrafımızda yönelişi ve duası makbul arkadaşlıklar edinmeliyiz. Yalnız kaldığımızda bizlere madden ve manen yardımcı olabilecek feraset ve basiret sahibi her şeyden önemlisi Allah’ın katında muteber (itibar sahibi) kendisine teveccüh edilen duası makbul arkadaşlıklar kurmalıyız. Günümüzdeki birçok arkadaşlık ilişkileri bu kayaları tam tersine mağaranın (karanlıklar içerisindeki gaflet halimiz) tüm çıkışlarını kapatmaya yönelik bir yaşantı sergilemekte. Korkumuz şu ki, dünya ve ukba hayatımız hüsrana uğrayabilir. Maalesef ne makbul bir amelimiz ne de ağzı ve gönlü temiz arkadaşlık ilişkilerimiz var. Niyazımız Hazreti Mevla’mıza; Mağaraların içerisindeki bizlerin kayalarımızı hareket ettirecek amellere ve arkadaşlıklara hiç olmadığı kadar ihtiyacımızın olduğu, önümüzdeki en kaba kayaları kaldırabileceğimiz şu Ramazan ayı içerisinde; Elimizden tutup bizlere imdat eylesin. Bizi bize bırakmasın.
Selam ve dua ile…