Surenin tanıtımı
Mushaf’taki sıralamada yüz on üçüncü, iniş sırasına göre yirminci suredir. Fil suresinden sonra, Nas suresinden önce Mekke’de inmiştir.
Medine’de indiğine dair rivayetler varsa da (bk. Şevkânî, V, 615) üslûp ve içeriği bakımından Mekkî surelere benzediği görülür.
Sure adını ilk âyetinde geçen ve “sabah” anlamına gelen felak kelimesinden almıştır.
Nâs sûresiyle birlikte “Mukaşkışeteyn” (şirkten uzaklaştıranlar) adıyla da anılmaktadır. Aynı surelere başlarındaki “eûzü” kelimelerinden dolayı “Muavvizeteyn” ismi de verilmiştir.
Surenin fazileti;
Hz. Peygamber (sav) sahâbeden Ukbe b. Âmir’e şöyle buyurmuştur: “Görmedin mi? Bu gece benzeri asla görülmemiş âyetler indirildi: Kul eûzü bi-rabbi’l-felak ve Kul eûzü bi-rabbi’n-nâs” (Müslim, “Müsâfirîn”, 264).
Resûlullah (sav), Felak ve Nâs surelerinin en güzel sığınma duaları olduğunu açıklamış ve çok okunmasını tavsiye etmiştir (Dârimî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 25.)
(Bu iki surenin faziletiyle ilgili diğer rivayetler için bk. İbn Kesir, VIII, 550553).
Felak suresi beş ayettir.
Surenin konuları:
Felak suresinde bazı kötülüklerden dolayı Allah'a sığınılması öğütlenmektedir.
Sureyi daha iyi anlayabilmek için, ayet meallerini yazıma alarak birlikte tefekkür edelim inşaellah.
De ki: “Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.” Felak/1-5 “Sabah” diye çevrilen felak kelimesi “yarmak” anlamındaki felk masdarından isimdir.
Yarma ve çatlatma neticesinde meydana gelen şeyin sıfatı olarak kullanılmaktadır.
Yaygın yoruma göre burada Allah’ın gece karanlığını yarması neticesinde meydana gelen sabah aydınlığını ifade eder.
Ancak, bir sonraki âyetle bağlantısı dikkate alındığında kelimenin, “yokluktan yarılıp çıkan mahlûkat” şeklinde özetleyebileceğimiz daha genel bir anlam içerdiğini kabul etmek gerekir.
Buna göre felak kelimesi kâinatın yokluk alanından belki bir patlama ile ilk meydana gelişini ve yaratılışını ifade eder.
Bu cümleden olmak üzere arzdan kaynayan pınarlar, bulutlardan boşalan yağmurlar, tohumlardan filiz veren bitkiler, rahimlerden çıkan yavrular gibi Allah’ın kudretiyle bir asıldan, bir kaynaktan ayrılıp çıkan bütün mahlûkat felak kelimesinin kapsamına girer.
Ayrıca, Muhammed Esed’in de belirttiği gibi felak kelimesinin, “bir belirsizlikten (dönem) sonra hakikatin ortaya çıkışı” şeklindeki tanımı
dikkate alındığında “sabahın rabbi” deyimiyle “Allah’ın, hakikatin her şekildeki idrakinin kaynağı olduğuna ve bir kimsenin ona sığınmasının, ‘hakikatin ardından koşmak’ ile eş anlamlı olduğuna” işaret edildiği de düşünülebilir.
Surenin Nüzul sebebi;
F.Razi'nin nüzul sebebi olarak naklettiği rivayetler şunlardır:
1- Şöyle rivayet olunmuş: “Resulullah (sav)'a Cibril (a.s.) geldi, sana, dedi, cinden bir ifrit, (kötü) bir hile yapmak istiyor, döşeğine vardığında Muavvizeteyn surelerini oku.” Bu ancak Peygamber'den bir haberle bilinebilir, Mekkiye de, Medeniye de muhtemeldir.
2- Gözden korunmak için okunmak üzere indirildiler, denilmiş ve Said b. Müseyyeb'den şöyle rivayet olunmuştur: “Kureyş: “Gelin bir açlık riyazeti yapalım da Muhammed'e göz değdirelim.” dediler, öyle de yaptılar. Sonra da geldiler, “Ne sağlam pazun, ne kuvvetli sırtın, ne güzel yüzün var?” diye göz değdirmek istediler. Allah Teâlâ da Muavvizeteyn'i indirdi.” Buna göre Mekki demek olur.
3- Yahudi Lebid b. A'sam'ın sihri hikâyesidir ki, Razi buna “tefsircilerin çoğunluğunun görüşü” demiş ve bunun hakkında Mu'tezile ile münakaşadan da bahsetmiştir.
Bu kıssa hakkında en makul rivayet şudur:
Nesai “Kitabü'l-Muharebe”de “mürted” babında, Ehl-i Kitab sihirbazları hakkında Hennad b. Seri'nin haber vermesiyle Ebu Muaviye' den, o Yezid b. Hayyan'dan, o Zeyd b. Erkam'dan şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber (sav’)e Yahudilerden bir adam sihir yaptı. O yüzden bir kaç gün rahatsız oldu, derken Cebrail (a.s.) geldi de:
“Sana Yahudilerden bir adam sihir yaptı, senin için filan kuyuda şöyle şöyle bir takım düğümler düğdü.” dedi.
Bunun üzerine Resulullah (sav) bir adam gönderdi de onu çıkardılar, getirdiler. Bunun üzerine Resulullah (sav); “Bir ıkalden, yani bir diz bağından çözülmüş gibi kalktı”, sonra da bunu o Yahudi ye ne andı, ne de yüzünü gördü.” (Süyuti, ed-Dürrü'l-Mensur, VIII, 687.)
Bundan başka Buhari'de, Müslim'de, İbn Mace'de Hz. Aişe'den Hişam b. Urve yoluyla bir kaç rivayet vardır (Buhari, Tıbb, 50, 51.) ki, Mu'tezile bunları kabul etmek istememiş, lakin hadisçiler kesin olduğunu söylemişler ve bu şekilde de peygamberlik delillerinden bir mucizenin vukuunu haber vermişlerdir.
Şu kadar ki bu rivayetlerde bu hikâye Muavvizeteyn'in nüzul sebebi olduğu açık değildir. (Razi)
Selam ve dua ile.