Rivayet olunur ki Karadenizli “Temel, Dursun, İdris ve Cemal” bir araya gelmiş muhabbet ediyorlar. Söz bir ara dördünün de ölesiye destekledikleri iktidar partisine geliyor. “Şaka ile karışık Sadri Alışık” cinsinden Karadenizli zekâ ve şivesiyle özeleştiriye başlıyorlar. Önce sözü Temel alır “Kim ne derse desin bizim uşaklar ÇALAYİLAR AMA ÇALIŞAYİLAR DA” der. Söz sıra Dursun’dadır “Evet doğru söyleyisin Teme’lum, bizim uşaklar ÇALAYİLAR, ÇALIŞAYİLAR AMA NAMAZDA KILAYİLAR” der. İdris onlardan geri kalır mı hiç? Tabii O’ daha komik bir değerlendirmede bulunur “Hem çalayilar, hem çalışayilar, hem namaz kılayilar ve hem de ÇAPKINLIK YAPAYİLAR.. Hakkını vereyilar vallahi uşağım…”. Sonunu en acı tespitiyle Cemal bağlar. Çünkü içlerinde en bilgili birikimli, kültürlü, tahsilli ve görgülüsü olup olaylara eleştirel ve sorgulamacı yaklaşan bir entellektüldir. Araştırmalarını şöyle dile getirir “Uşağım bizimkiler 15-20 yıl içerisinde milyon dolarları cukkalayıp Karun gibi zenginleşince, Türkiye dar gelmeye başladı. Avrupa’ya, Amerik’aya tüyüveriyorlar. Avrupa’da açıklanan bir rapora göre sayıları on binleri geçmiş. İngiltere’de bir sokağın sağlı sollu işyerlerinin çoğusunu satın aldıkları için resmen olmasa da ismi ‘Türk Sokağı’ olarak anılıyormuş. Bir zamanlar Nazım Hikmet haricinde yurtdışına kaçan insanlarımızın hiç birisi Moskova’ya, Varşova’ya, Pekin’e, Bükreş’e, Sofya’ya gitmiyordu. Varsa da yoksa da Paris, Londra, Roma, Madrid, Berlin, Amerika… Şimdi de bu iktidar döneminde karunlaşan muhafazakâr/dinci zenginlerimizin hiç birisi Arabistan’a gitmiyor, kapağı direk Avrupa’ya Amerika’ya atmaa çalışayilar ama bunun nedeni nedur, nasıl izah etmek lazumdur bilameyorum uşağım..