BİZ KİMİZ?

Her zamankinden daha rahatsız olma vakti geldi. Bu yazı bireysel ve toplumsal idealist duyguların kamçılanması, durup düşünülmesi, yeni kararların alınması için yazılmıştır. Konumuz milletimizin ve milletimizi oluşturan fertlerin ideolojik anlayışları ve yaşam gayeleridir.
    Öncelikli temas yaşanıldığının bile farkında olunmayan, toplumumuzun en büyük buhranı olan o şey 'Kimlik problemi'. Herkesin nadiren de olsa yaptığı bir sorgulamadan dem vuralım 'Ben kimim?' Bu sorgulama kişinin yerini bilmesi, hedefini hatırlaması, kim olduğunu kendine telkin edebilmesi için her ne kadar paha biçilmez olsa da, bu sorgunun sadece burada bırakılmamasından ve 'Biz kimiz?' şeklinde genişletilmesinden yanayım.

     Öncelikle nereden geldiğimizi ve kim olduğumuzu hatırlayabilmek için her gün üzerine bastığımız toprak için düzenlenmiş akınları, seferleri ve bu topraklar için yapılmış savaşları hatırlamalıyız. Nasıl bir kültürden geldiğimizi ve sosyolojik durumumuzu bilmek bizim için boynumuza borç niteliğindedir. Bu toprakların kıymetini bilmenin ve hakkını vermenin zorunda olduğumuzu düşünmeliyiz. Bu toprakların fethinin ne denli zor şartlarda olunursa olunsun nasıl bir vecdle ve adanmışlıkla gerçekleştirildiğini bilmemiz gerekmektedir. Dolayısıyla kalabilmek ve hakkını verebilmek için diğer tüm milletlerden daha çok çalışmak, düşünmek, sanat yapmak, ahlaklanmak ve dahasının gerektiğini kendimizin ve çevremizdeki insanların fert fert öğrenemesini sağlamalıyız.

     Diğer uluslara dönüp baktığımızda iki bin yıllık sahte toprak iddiası için kavgası adına asırlarca çalışan ve didinen her türlü çirkinliğe başvuran siyonistlere, kıta aşırı ülkelerin ekonomik çıkarlar için yer altı kaynaklarına sahip ülke insanlarına yaptıkları zulümlere, birçok coğrafyanın yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömüren bununla kalmayıp o coğrafyanın insanına vahşet derecesinde acılar yaşatan ülkelere şahit olmaktayız. Peki bu düzende son adil imparatorluğun varisleri olan bizler neredeyiz? Küçük hayatlarımızla olan mücadelemizi ne zaman sonlandıracağız? Çağ üstü düzenin son tatbikçileri olarak bu istidadı tekrar nasıl parıldatacağız? Bu sorulara cevap aramak ve bulmak zorundayız. Vahşi amaçları, ekonomik çıkarları ve aşağılık egoları için gece gündüz demeden çalışan, üreten toplumları nasıl hizaya sokacağız? Öncelikle kendi içimizde adaleti sağlayacağız, hakkaniyeti ve liyakati savunacağız. Vecdle çalışacağız, kendi evimizin önünü süpürüp sonra da dosta yahut komşuya yardıma koşacağız. Birbirimize sımsıkı tutunup o güzel toplumu kuracağız. Ama tüm bunlar için bireysel ve toplumsal olarak doğru parametreler üzerinde durmalıyız. Çağ üstü nizam için hazır ve istekli olacağız.

      Devletlerin varlığını perçinlemek için kan ve gözyaşı dökmekten geri durmadığı dünyaya önce bireysel, sonra toplumsal ve daha sonra devlet olarak doğruyu ve güzeli göstermek memuriyetini benimsememiz dileğiyle. Şeyh Edebali'nin öğüdünü hatırlatmak için 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' diyorum ve sizleri insanlığı yaşatmaya ve devletle yaşamaya davet ediyorum...

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Ekrem Kaya 03 Nisan 2024 13:56

    Çok hoş bir yazı teşekkür eder selam sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.Büyük Doğu idealini tüm milletimize sunup; Üstad’ın bahsettiği “sağına ve soluna bakmadan ben varım” diyen gençlik son ümidimizdir…