BİR İLAHİYATÇI DOSTA SELAM…

Üstat, halifeliğin Osmanlıya getirilmesiyle
“Türk Milletinin Tefekkür ve tevekkül
Kültürü’nde bir sapma olmuş,
daha açık söyleyeyim “İçlerinden çıkmış
yüce Peygamberlerin adam edemediği” Bedevi
Arap mayasıyla karıştırılan Horasan Mayalı
asil Türk Milletinin kimyası bozulmuş, siz buna
DNA’sı da bozulmuş da diyebilirsiniz.
Atalarımız, altın çerçeveye alınacak şu
sözü boşuna söylememişler:  “Kur’an-ı
Azümüşşan Mekke’de indi, Kahire’de
okundu, İstanbul’da yazıldı ama Maveraünnehir’de
anlaşıldı”. Bunun karşılığı yani
hakkı yani mana ve anlamı kısa bir müddet
verilmeye çalışılmışsa da bazı taktik
hataları yüzünden başarılı olunamamış. Ne var ki umutsuz değiliz o da bir gün olur inşallah…
Konunun özü şu: “Sunni Türk İmam Maturidi
İtikadi yani AKIL ve BİLİM (Tahkik-i iman)
yolundan; sunni Arap eş’ari itikadi yani NAKİLCİ
ve HAZIRCI (Taklid-i iman) yoluna sapmış/
saptırılmışız”. Bunun neticesidir ki 16.-17. yüzyıllara
kadar “Hendese (yani matematik, cebir,
geometri) bilmeyen / öğrenmeyen bu kapıdan
içeri giremez/çıkamaz” yazan Osmanlı medreselerinde
bu yüzyıllardan sonra “Akıl yok, Bilim
yok, Felsefe yok” tur. Neticede bilim üretilemez
olunca, teknolojide geliştirilemez olur.
Sonuç malum: Böylece Osmanlının “Duraklama
devri” başlamıştır, bunu “Gerileme ve
Yıkılış dönemleri” takip edecektir. O kadar ki zamanın
en büyük din otoritesi Şeyhülislam “Bunlar
Allah’ın işine karışıyorlar, meleklerin bacaklarını
seyrediyorlar” şeklinde fetva vererek çağın
en büyük İSTANBUL RASATHANESİ’ni yer ile
yeksan ettirirler.
Düşmanlarca Osmanlı toprakları işgal edilerek
paylaşılmaya başlanmıştır. Şeyhülislam
Mustafa Sabri ve İskilipli Atıf Hoca gibi bir kısım
insanlar tarafından Amerikan İngiliz mandası
istenmektedir. Bu nedenle Kuvayı Milliyecileri
“Fitne fesat çıkarmakla, işgal altındaki ülkeyi
kurtarmak için kellelerini ortaya koyanları, asilikle
eşkıyalıkla” suçlamışlardır.
Bütün bunlara rağmen idam fetvası boynunda
“Ya İstiklal ya Ölüm” restini çeken Mustafa
Kemal Paşa ve silah arkadaşları; yedi düvele
karşı yürüttükleri Kurtuluş Savaşıyla; Yüce
Allah’ın inayeti, Mustafa Kemal Paşa ve silah
arkadaşlarının gayretiyle Osmanlının küllerinden
“Laiki, demokratik, sosyal, hukuk TÜRKİYE
CUMHURİYETİ DEVLETİ” ni kurmayı başarmış,
Türk Milletine armağan etmişlerdir.
Bu cumhuriyetin korunması ve kollanmasını
önce ve herkesten önce “Ey Türk Gençliği! Birinci
vazifen, İstiklalini ve Cumhuriyeti Devletini
ilelebet müdafaa ve muhafaza etmektir. Onu biz
kurduk yaşatacak sizlersiniz. Muhtaç olduğun
kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur” diyerek
emanet etmiştir. Türk gençliğinin bu emanete
hıyanetlik etmeyeceğine/ettirmeyeceğine
güvenimiz tamdır…