Rivayet olunur ki Peygamber Efendimizin amcalarından Hz Abbas valilik görevinden beş altı deve yükü mal ile döner.
Bunu gören adaletin timsali Hz Ömer “Ya Abbas! Bu kadar mal da neyin nesi oluyor?”diye sorar. Karşısındaki Hz Abbas ya..”Ticaretten kazandığım mallar, ya Ömer” cevabını verir. Hz Ömer “Ya Abbas! İşte bu olmaz. Bu malları hazineye devretmelisin” der. HzAbbas “Ya Ömer benden şüphen mi var?” diyerek malları hazineye vermeyi şiddetle reddeder.
“Bir şeyin şuyuu zuhurundan beterdir yani Bir şeyin dedikodusu olmasından beterdir”özdeyişinden hareketle Hz Ömer bu işin peşini bırakmaz. Bu kez devrin halifesi HzEbubekir’e giderek durumu anlatarak, Hz Abbas’ın mallarının haczedilmesini ister. Hz Ebubekir “Ya Ömer bu adam Hz Peygamberin amcası. Ondan nasıl şüphe edersin?”diyerek mallara el koyamayacağını söyler.
Hani derler ye “İşi Allah’a gördüreceksin”. Olay gecesi Hz Abbas rüyasında birkaç defasuda boğulma tehlikeleri atlatır. Kan ter içerisinde uyanır. Uyanınca kendi kendine birnefs-i muhasebe yapar ve doooğru Hz Ebubekir’e giderek bütün mallarını beytülmalebağışlayacağını söyler.
Bu defa Hz Ömer huzura davet edilerek “Sen haklı çıktın. Hz Abbas bütün mallarınıhazineye bağışladı. Fakat sen bu karara nasıl vardın, onu merak ettik” diye sorarlar. HzÖmer günümüz siyasal İslamcılarının kafalarına adeta nakşetmeleri gereken şu içtihadını
açıklar:İşin dedikodusu bir tarafa Kamu yöneticileri yani devleti yönetenler zenginleşemezler”…