ALLAH BES,GAYRISINI UNUT! BAKİ;HEVES, YAŞAMAKSA UMUT

(özel gereksinimli bireylere ithafen…)

Bir umutla açar gözlerini dünyaya insanoğlu ve ağlayarak başlar dünya sürgünü… Tercih etmese de teklife ram olmasının ve ukbada verdiği “Kâlü; Bela” esrarının mucibi gereği hayat serüvenine dahil olur. Ve böylelikle imtihanı da başlamış olur. Öyle ki gerekleri kişiden kişiye değişiklik arz eden bir imtihan… Herkese ve her keseye bir başka cezbe-i ilahi… Her işin bir hikmetin gereği olduğunun idraki… Mana dehlizi… Çiftçiye rahmet olan yağmurun, pazarcının tezgahını kurmasına engel oluşuna tanıklık ederek… Dünya'nın kendi ekseni etrafında dönüş nizamının bir günün oluşması gayesiyle, Güneş'in etrafında dönüşündeki nizamı ile de mevsimlerin oluşma gayesinin murad edildiği bir kainatta oluşan herşeyin bu şekilde bir nizam ve gaye temeli ile olduğu şuurunu anlamak adına hayatı…Bir umutla açılan gözler bu ilahi muradın da nazargâhı… Bu nazar ifade edildiği gibi herkeste farklı şekilde tezahür etmekte… İşte bu imtihan aleminin sırlarından biri Özel Gereksinimli Birey..

 

Özel gereksinimli bireyler bir taraftan imtihanlarını verirken diğer taraftan toplumun imtihanı olur. Onların özel durumlarını dikkate alarak sosyal yaşam alanlarını ve müşterek (birlikte) kullanılan alanları imar eden toplumlarda farkındalık düzeyi üst seviyelere taşınır. İnsanoğlu çoğu zaman sahip olduğu nimetlerin farkında değildir. Bu anlamda özel gereksinimli bir birey, insanların kendilerinde var olan, sahip oldukları nimetleri idrak edebilmesi açısından ilahi bir lütuftur. Toplulumu bu şekilde adeta mamur eden özel gereksinimli bireylerin de mamur edilmesi için pozitif imtiyaz sahalarının geniş olması elzemdir. Bu imtiyaz alanlarının sabote edilmesine engel olmak adına sıkı denetimler yapılmalıdır. Çevremizde insanların bu konudaki duyarsızlıklarına tanık olmaktayız. Trafikte kendine tahsis edilmiş yolda seyir halinde olan bedensel özel gereksinimli bireyin yolunu kapatmış olan bir sürücü bu kişiyi engellemiş olmaktadır. Pozitif imtiyazla kendisine ayrılan bir park alanına aracını park eden herhangi bir sürücü yine bir özel gereksinimli’yi engellemiş olur. Bu engellemeler maalesef farklı yerlerde farklı şekillerde devam etmektedir. Sürecin sonunda “Özel gereksinimli” bireyin adı “ENGELLİ” olur. Aslında onu engelleyen bizzat insanların kendisidir. İlginç bir şekilde özel gereksinimli’yi maruz bıraktığı bu mağduriyetini de ona isim olarak kullanmaktan da imtina etmez.Şimdi sormak lazım. “Kim engel? Kim engelli?” Unutmamak gerekir ki, insan, sûreten insan olarak gelse de insanlaşmasını yaşantısıyla kazanır. Yani, doğarak değil yaşayarak insan olunur. Aksi takdirde sûreta (görünüşte) insandır ama sîreta (mizaç-ahlak-yaşantı) değildir. Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'de bizlere bu hususta: “Yoksa sen onların çoğunun (söz) dinleyeceklerini yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler, belki yolca onlardan daha da şaşkındırlar.” (Furkan-44) Bu da demek oluyor ki uzvî yeterlilikler insan olmaya yetmemektedir. İnsanlığımız; insanlığa olan katkımız, anlayış ve idrakimiz nispetindedir. İnsan olabilmek için uzvi değil ulvî yeteneklerimizi öncelememiz gerekmektedir. Muteber olan da budur. Bu ulvî yetenekleri ön plana çıkaran örneklerden birisidir Âşık Veysel. Gözleri görmediği halde kainatta en muhkem ve muteber okumayı yapabilmiştir. Ve bu halin güzelliklerle dolu rahiyalarını eserleriyle göstermiştir. Ömrünün son demlerinde ve işitme yetisini kaybettiği bir dönemde çağlar aşan muazzam senfoni eserlerini ortaya koymuştur Beethoven... Omuzlarından itibaren kolları olmadığı halde 4.5 yaşında iken ayaklarıyla resim yapan ve bununla yetinmeyip kendi ifadesine göre, "Gittiği bir akvaryumda gördüğü balıkların kolları olmadan yüzebilmesinden etkilenerek” 2008 yılında yüzmeye başlayan, ve bir çok

paralimpik yarışmada madalyalar kazanan, Rus yazar Alexander Pushkin tarafından yazılmış bir Rus masal kitabının Türkçe çevirisi olan “Altın Balık” için de yine ayaklarıyla resim yapan milli yüzücümüz Sümeyye Boyacı… Kolları olmadığı için ayak parmaklarıyla klasik müziğin eşsiz eserlerini piyanoda seslendirerek Çin'de yetenek yarışmasında birinci olan 23 yaşındaki Pekinli, Liu Wei…

 

Peki, soruyorum: Allah bes (yeter) deyip gayrısını (başkası, diğerleri) unutan, baki heves! deyip umut ile tüm engelleri aşan bir bağlılıkla hayata tutundukları, hayata lezzet ve mana kattıkları halde neden hayatını sürdürebilmesi için özel gereksinimleri olan bireylere -utanarak yazıyorum- “Özürlü, sakat, engelli” ifadelerini kullanıyoruz?

“Sakat” olan düşünce anlayışımızdan mı?

Kabahatimizden büyük “Özür’ müzden mi?

Lütfen dikkat edelim! Her birimiz bu meşakkatli yaşantıya adayız. Koruyacağını bir örümcek ağı ile koruyan ve yok edeceğini bir sinek ile yok etmeye muktedir olan yüce yaratıcı’ya sığınalım ve iştiyakla şöyle diyelim: “Ya Rabbi! birbirimizi anlamamızı lütfet!

 

Selam ve dua ile…

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.