18 MART ÇANAKKALE

Birinci Dünya Savaşı içinde, tarihin en kanlı bölüm muharebesi olarak bilinen, vatan savunmasını namus bilenlerin savaştığı Çanakkale savaşının her saniyesi, her dakikası, her saati, her günü ve her haftası Dünya tarihinin sayfalarına sığamayacak kadar yazılması, anlatılması çok zor olan derin ve engin bir savaştı. Çanakkale savaşı Türk Milleti’nin var veya yok oluşunun, kaderini belirleyen ölüm kalım savaşının adıydı. Savaşın her cephesi, bir ateş çemberiydi. Cephede karşılıklı sıkılan kurşunların havada çarpıştığı, en az dört merminin birbirine isabet ederek kaynadığı, hatta akıllara durgunluk veren, ordumuz karargah binasının duvarına düşman zırhlılarından atılan toplardan birinin saplandığı halde patlamadan halen daha orada durmasıdır. Şehitlerimizin kanlarıyla yoğrulan Çanakkale’nin toprağının her yanını kazarsan savaşın korkunç şeklini görürüsün. Savaş anında kullanılan mermilerinin, el bombalarınım patlamamış haline şahit olursun. Avrupa’nın Hasta Adam dediği Osmanlı Devleti’nin mirasını paylaşmak İçin; İngiltere, Fransa ve Rusya ve daha sonra dahil olan İtalya, Yunanistan da dahil olduğu İtilâf Devletleri, Türk’e son darbeyi vurmak için 2 Ağustos 1914’te Osmanlı Devleti’nin anlaştığı üçlü ittifak devletlerinin dışına atmaktı.17 Mart 1915 günü Fransız Amirali Dö Röberk komutasında “ İngilizlerin İrresstible ve Oşin ile Fransızların Büvet zırhlısı ile beraber birçok muhriple ve deniz altından ibaret olan filosu ile Çanakkale Boğazı’nı ele geçirmeye geldiler. Çanakkale Boğaz’ının her iki yakasında bulunan mevzilerimizi filo gemilerinden attıkları toplarla dövmeye başladılar ve çok hasar verdirttiler. Buna karşı 18 Mart günü ordumuz gereken cevabı,Nusret mayın gemisiyle. Mayınların dâhice boğaza yerleştirilmesiyle, o tarihin en kuvvetli donanmasını Türk azmi ve cesareti, hayretlere bırakacak şekilde alt etmiş ve boğazı düşman gemilerine kapatmış ve “ o acı kuvvetiyle sırtında 275 kğ Mermileri taşıyan Seyit onbaşının getirdiği mermilerin” toplara yükleyip atışlarını yapan bataryalarımız destekleyerek, İngilizlerin İrresstible ve Oşin ile Fransızların Büvet zırhlısı Boğaz’ın sularına gömmüş, Fransızların Golva ve Zufren zırhlıları da ağır yara alarak filonun dışına atılarak karaya oturtturulması, İtilaf Devletlerinin Donanmasına vurulan en büyük darbeydi. Bu darbenin akabinde İtilaf devletleri Gelibolu Yarımadası üzerinden 25 Nisan 1915′te Arıburnu’na asker çıkarmaya çalışmış, bu sırada burada Mustafa Kemal’in komutasındaki 19.Tümen bulunmaktadır. Yarbay Mustafa Kemal Kemal’in askerî dehası ile komutasında olan 19.Tümen, Conkbayırı’nda, Kireçtepede İtilaf devletlerinin çıkartma yapmalarına, bütün imkânsızlıklara rağmen karşılık verek durdurmuş ve büyük bir başarı kazanmıştır. Yarbay Mustafa Kemal’in, 57. Alay’a bizzat kendisinden 5 kat daha büyük bir düşman gücüne karşı ”Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum ”emrine Yarbay Hüseyin Avni Bey’in başını çektiği alay uymuş ve savaşarak tümü şehit olmuştur. Yardımlarına gelen 19. Tümen sancağı yere düşürmeyen yaralı askere ulaştığında, yaralı sancaktar son nefesini şahadeti ile sancağı 19 Tümen askerine düşürmeden teslim etmesi nasıl unutulur. En çok madalya sahibi kahraman alayımızın. Temsil ettiği 57. Alay ismi Türk ordusunda hiçbir kademesine o günden bugüne dek verilmemiştir. Yüce Türk Millet,” vatan denildi mi, vatanı için savaşmayı düğün bilenlerdir”. Bu vesile ile 1915

yılında savaşa gönüllü olarak katılanlarıda bir hatırlayalım. “Mektebi Tıbbiye-i Şahane idi. Okula kaydolan 1. sınıf öğrencilerinin tamamının Çanakkale’de şehit düşmesi neticesinde Mektebi Tıbbiye-i Şahane 1921 yılında hiç mezun verememiş olmaları ve 1.Dünya Savaşı boyunca toplam 346 tıp öğrencisi şehit düşmüş ve geri dönememeleridir. Çanakkale Savaşları’nda verilen şehit kayıplarının yerine, yeni kurulmakta olan birliklerin subay ihtiyacını karşılamak için Seferberlik ilanı ile ilk silah altına alınanların çoğu son sınıf öğrencilerdi. Bunlar; Galatasaray Lisesi son sınıf öğrencileri, Vefa Lisesi son sınıf öğrencileri, Çapa Erkek Öğretmen Okulu son sınıf öğrencileri, Balıkesir Erkek Muallim Mektebi son sınıf öğrencileri, Sivas Lisesi son sınıf öğrencileri, Edirne Lisesi son sınıf öğrencileri, Trabzon lisesi son sınıf öğrencileri, Kastamonu Abdurrahman Paşa Lisesi son sınıf öğrencileri ile Erzurum lisesi öğrencileri ve Konya Gazi liseleri öğrencilerinin durumları da bunlardan farksız değildi. Bu okullar o yıl hiç mezun verememişler, hepsi bu vatan için şehit düşmüşlerdir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu şehit kayıplarını şöyle ifade etmiştir: ‘Biz Çanakkale’de bir dar-ül fünün (üniversite) gömdük’. Bu savaş “Çanakkale İçinde Aynalı Çarşı” türküsündeki gibi ülkeye “gençliğim eyvah” dedirtti ama o öğrencilerin cesaret aşılayan mücadelesi hem Çanakkale’den zaferle dönenlerin hem de sonraki kuşakların vatanı müdafaa kararlılığını kalplere nakış, nakış işletti. Tıbbiyelisinden, Liselilerine, Öğretmen okullarına, Mülkiyelisine, Müderrisinden dervişine aydın ve eğitimli yaşlı genç, bayan, erkek demeden top yekun savaşanların cepheye gönüllü olarak, Bu cennet vatanı düşmana bırakmamak için şehit düşerek o mübarek kanlarını şüheda toprağa akıtan Al bayrağımızın gölgesinde vatanımızı uğruna şehit olmayı seçenlerin vatan dedirttiği, mekanları cennet olan şehit ecdadımızın, ebed müddet Türk Devletinin korunması ve yaşatılmasını şanla, şerefle bizlere bırakan erinde, en yüksek rütbeli ecdat ordumuzu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün nezdinde, Çanakkale savaşının 105 yıl dönümünde; rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.